Evliliğe Genel Bir Bakış
Evlilik kurumu, tarihin en eski kurumu olmasına rağmen,
günümüz insanı çeşitli nedenlerden dolayı evlilik fikrinden
uzaklaşmaktadır. Gençler, öğrenim ve iş hayatlarına gereğinden fazla
önem verirken evlilik konusunu yeterince önemsememektedirler. İş
hayatına donanımlı olarak başlayabilmek için çok fazla emek, zaman ve
para harcayan bireyler, sıra evliliğe gelince kendilerini hazırlamak
için hiç çaba göstermeyebiliyorlar. Ya da gerçekdışı beklentilerle
evliliğe başlanmakta ve evlendikten sonra da sorunların üzerinde
gerektiği kadar yoğunlaşılmamasından dolayı evlilikler kısa ömürlü
olmaktadır.
Her önemli ikili ilişki geçmişteki bitmemiş işlerin ve giderilmemiş
ihtiyaçların tekrar sahneye çıkmasına neden olur. Geçmişin bitmemiş
işleri arasında olgunlaşma süreci vardır. Sağlıklı bir evlilik iki
yetişkin arasında gerçekleşir. Bu da kronolojik yaşın dışında bir
durumdur. Okulu bitirmiş, ‘evlenme yaşı’ geldiği için evlenme kararı
vermiş bir kişi psikolojik ve duygusal olarak evliliğe hazır
olmayabilir. Evliliğe psikolojik olarak hazır hale gelebilmek için
evlilik öncesi eğitim almak iyi bir yoldur.
Evlilik Öncesi Eğitim
Eşlerin, evlilik problemleri henüz ortaya çıkmadan
evlilik öncesi eğitim almalarının önemi gün geçtikçe artmaktadır.
Evlilikte sorun geliştikten sonra, terapiye gelen eşler, “keşke daha
önceden eğitime katılsaydık” şeklinde düşüncelerini ifade etmektedir.
Evlilik öncesi eğitim alanlar, eğitim almayanlara göre daha az hata
yapmaktadır.
Haftada bir gün, iki saat olmak üzere toplam 10 saatten oluşan
programın, hafta içi akşam ve hafta sonu katılım seçenekleri
bulunmaktadır. Çiftler evlilik öncesi veya evlendikten sonra programa
katılabilirler. Çiftlerin eğitime birlikte katılmaları gerekmektedir.
Programa katılan çiftlere, kişilik ve iletişim becerileri testleri
uygulanmaktadır. Ayrıca programa katılan çiftler altı ay süresince takip
edilmektedir.
Evlilik Eğitimi Neden Gerekli?
Bireyin karşı cinsten bir kişi ile yakınlaşmasından önce
kendisini tanıması, iletişim, duygusal yakınlık, sorumluluk duygusu
gibi konularla ilgili kendisini geliştirmesi gerekir. Özellikle bu
yakınlığın evlilikle devam edeceği ilişkilerde bu kişisel gelişim süreci
daha da önemli bir hale gelir.
Bir kişi eş seçiminde ne kadar dikkatli olursa olsun, ne
kadar uygun bir eş seçerse seçsin önceden evlilik ile ilgili bilgi
sahibi olmadıkça ve hazırlık yapmadıkça uygun eş evlilikte uyum için
yetmemektedir. Evliliği uyum içinde yürütmek için gereken tutumlar ve
davranış modelleri hayatın ilk günlerinden itibaren aile içinde
edinilir. Kişiler evlilik ile ilgili ilk gözlemlerini kendi anne
babalarının evliliklerini gözleyerek edinirler. Ancak ailesindeki
evlilik modeli yanlış tutum ve davranışlar üzerine kurulmuş olan
bireyler doğal olarak bu yanlış davranışları model alacaklardır. Anne
babalarının ilişki biçiminden hoşlanmayan kişiler bile ileriki
yaşamlarında kendi evliliklerinde bu ilişki modelinden öğrendikleri
birçok davranışı farkına varmadan tekrarlarlar. Geçmiş ailemizdeki
ilişkiler, evlilik modeli nasıldı? Yeni kuracağımız evlilikte bunlar
bizi nasıl etkileyecek? Bunların farkına varılması gerekir.
Hızlı bir sosyal değişim sürecinin yaşandığı günümüzde özellikle büyük
şehirlerde gençlerin mesleki eğitimlerine, sanat ve spor etkinliklerine
ağırlık verilmekte, ancak evlilik için gereken temel bilgi ve
becerilerin kazandırılmasına yeterince önem verilmemekte, bu da evlilik
gibi önemli bir kuruma gerektiği şekilde hazırlık yapılamamasına ve
kurulan ailelerin sağlıklı bir şekilde devam edememesine yol açmaktadır.
Evlilik öncesi bilinçli hazırlık gereklidir. Evlilik
uyumunda eşlerin evlilik öncesi hazırlığının ve evlilik problemleri
henüz ortaya çıkmadan eğitim almalarının önemi gün geçtikçe bütün
dünyada bilimsel çalışmalarla da ortaya konmaktadır.
Evlilik Eğitimi Hangi konuları Kapsar?
Psikoloji ve davranış bilimleri, koruyucu sağlık gibi
alanlar gittikçe gelişmekte ve aile kuracak kişilerin bu bilimlerden
yararlanması ve öğrendiklerini önce birey olarak hayatlarında uygulamaya
çalışmaları gerekmektedir. Evlilik öncesi eğitim sırasında ele alınması
gereken birçok konu vardır. Öncelikle bireylerin kendilerini ve
birlikte oldukları kişiyi daha gerçekçi değerlendirmeleri sağlanır. Daha
sonra, iletişim becerileri, duygusal yakınlık, sorumluluk, empati,
problem çözme, iş bölümü, bütçe düzenlemesi, çalışma hayatı, harcamalar,
mallar, çocuk sahibi olma, aileler, cinsellik, sigara ve alkol
alışkanlığı, arkadaşlar, tatiller, hobiler vb. konular üzerinde durulur.
Evlilik öncesi eğitim bu konuların gerçekçi ve yapıcı bir biçimde ele
alınmasına olanak sağlar.
Aslında hemen her bireyin yeni bir hayata başlamadan önce
gerek evlilikle ilgili bilgi sahibi olmak gerekse partnerini daha iyi
tanımak için bir uzmanla görüşmesi yararlı olur. Nişanlılık öncesi veya
nişanlılık döneminde evlilik öncesi eğitim almak, evliliğin daha sağlam
temelli başlamasını sağlar.
Evlilik öncesi eğitim bireylerin önemsiz gördükleri ve
üzerinde konuşmaya gerek duymadıkları konuların değerlendirilmesi
açısından da yararlıdır. Örneğin, erkeğin sigara içmesi kadını rahatsız
ediyorsa ve bu konu önceden konuşulmamışsa, evlendikten sonra kadın
“içmeyeceksin” diyen oluyor, bu durum erkeği rahatsız ediyor.
Başlangıçta böyle bir karar verilmediği için, kadın kocasını kısıtlayan
eş konumuna düşüyor ve problem yaşanıyor.
Evlilik Öncesi Eğitim Konuları Nelerdir?
İletişim kurma, açık iletişim
Duygusal yakınlık, evlilikte empati
Kendini tanıma, biyolojik-psikolojik ve sosyal özellikler konusunda bilgi sahibi olma
Benlik açma, duyguları paylaşma, sevgiyi gösterme
Dürtü kontrolü, sözel ve fiziksel tepkileri kontrol edebilme
Kişilik farklılıklarına hazırlıklı olma
Kişiliklere saygı duyulması
Karşı cinsi tanıma, karşı cinsin farklı özelliklerini, beklentilerini, ihtiyaçlarını bilme
Bekarlık döneminden evliliğe geçiş
Ailenin devamı açısından sorumluluk duygusunun önemini kavrama
Kendi sorumluluklarını bilme, bu sorumlulukları yerine getirmek için gereken bilgiye sahip olma
Gerekli zamanlarda eşin sorumluluklarını paylaşmak için de temel bilgiye sahip olma ve gerektiğinde paylaşmaya hazırlıklı olma
Problem çözebilme
Beklentilerin açıkça konuşulması
İş ve özel yaşamın dengelenmesi
Evlilikte sağlıklı cinsel yaşam
Evlilikte bütçe düzenlemesi
Evlilikte iş bölümü
Eşlerin hassasiyet noktalarının taraflarca bilinmesi
Eşlerin aileleri ile ilişkiler (hem kendi ailesi hem de eşin ailesi ile)
Aile olma koşulları
Anne-babalık; çocuk sahibi olma, çocukların gelişim özellikleri ve çocuk psikolojisi hakkında bilgilere sahip olma
Sağlık ve koruyucu sağlıkla ilgili temel bilgilere sahip olma
Evlilik Eğitimi Evliliği Nasıl Etkiler?
Evlenmeyi düşünen bireyler birbirlerini çok yönlü olarak
tanıyabilecek ve değerlendirme yapabileceklerdir.
Bireyler evlilik yaşamında kendilerini nelerin beklediğini bilmiş
olacaklar, hazırlıklı olacaklar ve eşlerin sorunlar karşısında çözüm
bulmaları kolaylaşacaktır.
Çiftler evliliğe daha gerçekçi beklentilerle başlayacak ve evlilik daha
sağlam temeller üzerine kurulmuş olacaktır.
Bireylerin kişilikleri değerlendirilerek, evliliklerinde hangi alanlarda
sorun yaşayabilecekleri konusunda bilgi sahibi olmaları sağlanacaktır.
Problem yaşandığında nasıl davranmaları gerektiği konusunda çiftlerin
bilgi ve beceri sahibi olmaları sağlanacaktır.
Henüz çocukları doğmadan eşler arası ilişkinin güçlenmesi sağlanacaktır.
İlk evlilik ve ebeveynlik dönemlerinde karşılaşılacak muhtemel bir sorun
karşısında çiftler nasıl davranmaları gerektiğini bilecek ve
yapılabilecek yanlışlıklar en az düzeye inmiş olacaktır.
Evliliğe Hazırlık
Evliliğin eşler açısından doyum verici olabilmesi için
evlilik öncesi bilinçli hazırlık gerekir. Boşanma oranlarının her geçen
gün arttığını birçok kişi bilir, ancak çarpıcı bir gerçek daha var;
evlenmeye hazırlanan çiftlerde de ilişkiyi bitirme oranları giderek
artıyor. Bunun en temel nedenleri iletişim problemleri ve gerçekçi
beklentiler oluşturamamak. Çiftler evlenme kararı aldıktan sonra
kendilerini çok mutlu hissedeceklerini düşünüyorlar ancak durum hiç de
böyle olmuyor. Evlilik ile ilgili deneyime, bilgiye sahip olmadıkları
için ve çevrelerindeki kişiler tarafından evliliğin zor yönleri daha
fazla vurgulandığı için yoğun bir baskı hissediyorlar. Bu durumun
üstesinden gelemeyen çiftler evlenme kararından vazgeçebiliyorlar.
Evliliğin emek isteyen bir ilişki olduğu herkes tarafından kabul edilir
ancak bu çaba evlenmeden önce başlamalıdır. Evliliğin sağlam temeller
üzerine kurulması ilerleyen dönemler için çok büyük önem taşır.
Evlenmeden Önce…
Hayatınızda yeni bir dönemi başlatacak olan evlilik
kararını almak hiç de kolay değildir. Maddi ve manevi sorumluluklar,
ömür boyu bağlılık, özgürlüklerin kısıtlanması ve daha birçok neden
kafanızı karıştırmaya yeter de artar. Bu yüzden kesin kararınızı
vermeden önce, kendinizi, evlenmeyi düşündüğünüz kişiyi, evliliği ve
beklentilerinizi gerçekçi bir biçimde değerlendirmenizi sağlayacak bir
evlilik öncesi eğitim programına katılmanız çok yararlı olacaktır.
Evlilik kararı almaya çalışırken kendinizi baskı altında
hissedebilir ve hatta oldukça stresli günler yaşayabilirsiniz. Evlilik
öncesi eğitim, hissettiğiniz karmaşanın çözümlenmesine katkı
sağlayacaktır.
Evleneceğiniz KişiyleYüzleşme
İlişkinin başladığı ilk an ve ilk günler, daha sonra
yaşanacak ilişkinin tarzını belirlemede adeta mucizevi bir yol
göstericidir. Sorunlar çıktığında, “zaten ilk tanıştığımızda onun bu
yönünü görmüştüm, ama geçer ya da değişir diye düşündüm, önemsemedim”
denilir. Oysa roller ilk anlarda belli olur. Bu nedenle ilk tanışma
anınızı ve gözlemlerinizi düşünün. Sizi neler etkilemiş, neler hoşunuza
gitmiş, neler gitmemişti? Bunları belirlemeniz size ilişkide yol
gösterir. Bu yol haritası ortaya çıkarken sizin kişiliğiniz ve
partnerinizin kişiliğiyle ilgili bazı özellikleri fark edersiniz.
İlişkiniz ne kadar süredir devam ediyor? Onun nelerden
hoşlandığını ya da en çok neye kızdığını bildiğinizden emin misiniz?
İlişkinizin süresinin evlenmek için yeterli olup olmadığı kesinlikle
sizin kişisel kararınıza bağlıdır. Bu nedenle sizin için neyin doğru
olduğuna sadece kendiniz karar verebilirsiniz. Evliliğiniz boyunca
birbiriniz hakkında her gün yeni şeyler keşfetmek size eğlenceli
gelebilir, ancak evlenmeden önce evleneceğiniz kişiyle ilgili ne kadar
çok şey bilirseniz, evlendikten sonra katlanamayacağınız davranışlarla
karşılaşma riskini o kadar azaltmış olursunuz.
Evlenmeden Önce Sorunlara Hazırlıklı Olun
Evliliklerde eşler arasında farklılıklar ve sorunlar
yaşanması kaçınılmazdır ancak birliktelikleri yürüten özellik,
esnekliktir. İşte bu esnekliği gösterebilmek için ‘farkında olmak’
zorundasınız. Kendinizin ve partnerinizin iyi ve kötü yanlarının
farkında olmanız sağlıklı bir birliktelik kurabilmeniz için gereklidir.
Bu farkındalığı kazanmak da ancak profesyonel bir ‘üçüncü göz’ün
yardımıyla mümkün.
Bir insanın beş özelliği çok hoşunuza gidiyor, ama üç
özelliğini sevmiyorsunuz. Peki bu yüzden sevdiğiniz kişiyi bırakacak
mısınız? Amaç sizi rahatsız edebilecek o üç özelliğe karşı hazırlıklı
olmanız. Çeşitli konularda ters düşmeniz mutlaka sorunlar yaşanacak
anlamına gelmez. Ancak bu ters düşmeler ileride ayağınıza takılabilir.
Evlilik öncesi eğitim seanslarında, ileride ilişkide patlak verebilecek
bir kriz anında yapılması gerekenler üzerinde durulur.
Nasıl Bir Evlilik İstediğinize Dair Partnerinizle Aynı Fikirde misiniz?
Sizin ve evleneceğiniz kişinin evlilikten ve hayattan
beklentileriniz ne kadar uyumlu? Her ne kadar farklı olan bazı
beklentileriniz üzerinde anlaşma ümidiniz olsa da hepsi için aynı şeyi
söylemek imkansız. Birbirinizin beklentilerine -hepsine olmasa da en
azından bir kısmına- cevap verebileceğinizden emin olmalısınız.
Evlenmeden önceki ilişkiniz evliliğinizin gidişatına dair
ipucu verse de bazı noktaların karanlıkta kaldığı da bir gerçektir. Bu
noktaları açığa çıkarmak ve evliliğinizi mutlu bir şekilde devam
ettirmenizi sağlayacak becerileri kazanmak evlilik öncesi eğitimle
mümkündür. Unutmayın ki evlenmek size mutluluk, romantizm ya da güven
getirmeyecek, bunu başarmak için sizin ve eşinizin gayreti gerekecek.
Evlilik Kararı Verilirken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Evlilik kararı verirken öncelikle bireyler kendilerine
“evliliğe hazır mıyım?”, “bu kişi benim için doğru kişi mi?” sorularını
sormalıdır.
Bu önemli karar verilirken mantık kesinlikle devre dışı
bırakılmamalıdır. Aşkın ya da sevginin tüm sorunlarını aşmaya tek başına
yeterli olmadığı bilinmelidir. Bireyler evlenmeyi düşündükleri kişiyi
sadece içinde bulunduğu dönemdeki rolü ile değil farklı rolleri de (anne
olma, baba olma, koca olma, ev hanımı olma vb.) göz önünde bulundurarak
değerlendirmelidir. Birey, eş olarak düşündüğü kişiyi değişik rolleri
ile değerlendirirken kafasındaki soru işaretlerini mutlaka
paylaşmalıdır.
Bireyin eşini değerlendirmesi kadar kendisini de evlilik
yaşantısındaki roller ve sorumluluklar açısından değerlendirmesi
önemlidir. Yeni bir aile kurmanın sorumluluğu, eş olmanın ve ebeveyn
olmanın sorumluğu düşünülerek evliliğe adım atılmalıdır.
Çiftlerin kendilerini, eşlerini ve evliliği gerçekçi olarak tanımaları,
ileride uyumlu bir evlilik yaşantısına sahip olmalarının birinci
koşuludur. Kendi problemlerini fark edememiş, çözümleyememiş bir kişinin
evleneceği kişiyi de sağlıklı olarak değerlendirmesi ve tanıması mümkün
olamaz. Evlilik ile ilgili gerçekdışı ve aşırı iyimser beklentileri
olan bireyler evliliğin gerçekleri ile karşılaştıkları zaman kaçınılmaz
olarak hayal kırıklığı yaşayacaklardır.
Evlilik Öncesi Sunulan Vaatler Aldatıcı Olabilir
Evlenmeyi planlayan çiftlerin birbirlerini tanıdıkları
kabul edilir ancak bununla birlikte şunu da unutmamak gerekir ki,
evlilik öncesi karşı tarafı ‘gerçekten’ tanımak çok da kolay değildir.
Özellikle tanıştıktan kısa süre sonra evliliğin gündeme geldiği
ilişkilerde, tarafların birbirlerine genel anlamda ne kadar dürüst
oldukları öncelikle irdelenmesi gereken konudur. İnsanların kendilerini
olduklarından daha iyi gösterme çabası içinde oldukları bilinmelidir.
Olumlu benlik sunumu adı verilen bu durum az ya da çok herkeste görülür.
Bazıları yeni tanıştıkları kişiye kendilerini olduklarından daha iyi
gösterebilmek için olumsuz özelliklerini gizler, olumlu yönlerini
abartır, gerçek olmayan vaatlerde bulunur, hatta yalana başvurabilir.
Çiftler arasında bir güven problemi varsa, geleceğe yönelik vaatlere
inanılması doğru olmaz. Ayrıca partnerine güvenen bir kişinin bile
yapılan vaatlerin gerçekçilik düzeyini değerlendirmesi, ne denli
gerçekleşebilir olduğu ve gerçekleşmemesi durumunda bunun evliliğe ne
şekilde yansıyacağını düşünmesi gerekir. Durum ne olursa olsun verilen
sözlerin tutulamama ihtimali her zaman vardır. Bu ihtimal düşünülmeli,
gelecekte hayal kırıklığı ve pişmanlık yaşanmaması için bu durumun kabul
edilip, edilemeyeceği önceden değerlendirilmelidir.
İnsanlar Neden Evlenirler?
Doğru insan: Doğru insanı bulduğunuza inanıyor ve
mutlu bir çift olarak yaşadığınız heyecanı aileniz ve dostlarınızla
paylaşmak istiyorsunuz. Güvenli, kendinizi iyi hissettiğiniz, sağlam bir
ilişkiniz var ve evlilik bir sonraki mantıklı adım olarak görünüyor.
Aile özlemi: Bir süredir güvenli bir ilişki
sürdürüyorsunuz ve birbirinize bağlısınız. Düzenli bir hayat ve çocuk
yapmak istiyorsunuz ve evliliğin de bunun için en iyi ortamı sunacağını
düşünüyorsunuz.
Güven arayışı: Evlenmeden önce ilişkinizin güvence altında olmadığını düşünüyorsunuz, evlendikten sonra daha güvenli olacağına inanıyorsunuz.
Yalnızlık korkusu: Bazıları ileride yalnız kalmaktan korktukları için evlenirler.
Yeniden denemek: Evlenip boşandıktan sonra “evlenmek
mi, bir daha asla!” diyenler olduğu gibi, ikinci bir evlilik yapıp
ilkinin izlerini silmeyi isteyenler de vardır. Böylece ilk evliliğin
olumsuz sonuçlarının üstesinden gelebildiklerini göstermeye çalışırlar.
Evlilik ve Kişilik
Evlilik yaşamında, kişilik çatışmaları ciddi sorunlara
yol açabilir, eşlerin birbirleriyle uyumsuz kişilik özelliklerine sahip
olmaları problemlerin yaşanmasına neden olabilir, bu nedenle evlenmeden
önce eşlerin birbirlerini iyi tanımaları çok önemlidir. Evlilik öncesi
ilişkide kişiler kendilerinden çok farklı kişilik özelliklerine sahip
kişileri çekici bulabilirler ve uygun aday olarak görebilirler. Ancak
evlilik birçok alanın paylaşıldığı, karmaşık bir ilişki olduğu için
eşlerin kişilik özelliklerinin uyumlu olması çok büyük önem taşır.
Bazı kişilik yapıları ve özellikleri şöyle sıralanabilir:
Obsesifler:
Duygusal ve kısıtlıdırlar, kendilerini iyi ifade
edemezler. Aşırı titizdirler. Bununla birlikte her şeyin programlı
olmasını isterler. Çok dakiktirler ve herkesin dakik, planlı ve düzenli
olmasını isterler. Eşinin beş dakika dahi geç kalması büyük sorunlara
yol açabilir.
Pasif Agresifler:
Genelde her şeye evet diyen ancak yerine getirmeyen,
kendi bildiklerini uygulayan bir yapıya sahiptirler. Karşısındakini düş
kırıklığına uğratıp kızdırırlar.
Sınır Kişilikler:
Duygusal anlamda çok dalgalıdırlar. Günü günlerine
uymaz. Sıklıkla duygusal çatışmaya girerler, karşısındakini çatışmaya
iterler. Kendilerine ve başkalarına zarar verme duygularını sıklıkla
yaşarlar. Duygusal olarak dengesiz ve saldırgandırlar. Bağırıp çağırıp,
arada bir eşyaları fırlatabilirler. Cinsel kimlik karmaşası yaşarlar. Bu
insanlarla evlilik çok zordur.
Kaçınan Kişilik:
Sessiz ve çok pasiftirler. Gerektiği zaman olması
gereken tartışmadan dahi kaçınırlar. Çekingendirler, isteklerini,
düşüncelerini ifade etmekten çekinirler. İlişkiyi çok sağlıklı bir
şekilde sürdüremezler.
Bağımlı Kişilik:
Bu kişilik yapısında olanların bireysellikleri yeterince
gelişmemiştir. Bütün kararları karşısındakinin almasını beklerler,
kendilerini tek başına yetersiz hissederler. Eşlerinden ayrı hareket
etmek istemeyebilirler. Bireyselliklerini ortaya koyamadıkları için
karşısındakini sinirlendirebilirler.
Narsistler:
Kendilerini fazla beğenen kişilerdir. Sürekli olarak
dikkatin ve beğeninin kendilerinde olmasını isterler. Bu kişiler
kendilerini her şeyden çok severler, sevilmeyi çok isterler ve sevilme
ihtiyaçları çok zor doyurulur. Bu nedenle ilişkilerde sorun yaşarlar,
sık sık ilişki değiştirerek ilk anı yakalamak isterler.
Evlilikte Benlik Durumları
Ebeveyn Benliği
Bu benlik durumu kişiliğimizin insanlara nasıl davranması
gerektiği konusunda öğütler veren, emir veren kısmıdır. Ebeveyn rolü
koruyucu ve eleştirici - yargılayıcı olmak üzere iki biçimde karşımıza
çıkabilir.
• Koruyucu ebeveyn rolü; bireyin sağlığını ve çıkarlarını
kollayıp korumaya yönelen, fedakarlık, iyilik yapma isteği baskın olan
bir benlik türüdür.
• Eleştirici ebeveyn benliği toplumsal kuralları ve değerleri
korumaya, bunlara uymayanları eleştirmeye ve cezalandırmaya yönelik bir
benliktir.
Çocuk Benliği
Evlilik ilişkisinde çocuk benliği ile hareket edenler,
sürekli sevgi, ilgi görmek isterler. Hatalarının her zaman hoş
görülmesini beklerler, sorumluklarını yerine getirmekten kaçarlar.
Yetişkin Benlik
• Yetişkin benlik
kişiliğimizin akılcı yanını temsil eder. Kişiliğimizin ebeveyn rolü ile
çocuk rolü arasında uzlaştırıcı, yönetici görevi üstlenir.
• Kişiliğin olgun ve irdeleyen, sorgulayan düşünen yanını
oluşturan yetişkin benlik, ebeveyn benliği tarafından öğretilenleri
olduğu gibi kabul etmez, üzerinde düşünerek doğruluğunu test eder.
Evlilikte Uyum
Evlilikte uyumu etkileyen birçok faktör vardır. Eşler
arasında uyum ne kadar yüksekse, evliliğin o kadar sağlıklı olduğu
söylenebilir.
Sağlıklı Evliliğin Özellikleri
Sağlıklı bir evlilikte eşler, birbirleriyle uyum
sağlayabilecek, sağlam bir denge kurabilecek ve birbirlerini
tamamlayabilecek özelliklere sahiptirler. Bu özellikler:
• Yaşamın anlamı, idealler, değerler, inançlar ve amaçlar konusunda uyum,
• Ruhsal uyum,
• Fiziksel ve cinsel uyum,
• Eşin kişisel özelliklerini kabullenebilme ve saygı gösterebilme yeteneği,
• Ailenin işlevleri ve gerekliliği konusunda inanç, kararlılık ve irade,
• Eşlerin her biri konumları, işlevleri, hak ve sorumlulukları konusunda açık ve net bir anlayışa sahiptirler.
• Eşler arasında ve eşlerin diğerleriyle olan ilişkilerinde geçerli olacak kurallar belirlenmiştir.
• Ortak kararlara uyulmaması halinde hangi sonuçların ortaya çıkacağı eşler tarafından açık ve net olarak bilinir.
• Aile içinde fiziksel, sözlü, duygusal ya da ekonomik şiddet asla söz konusu olmaz.
• Organizasyonel bir yapı olan ailede de bir hiyerarşi söz
konusudur. Aileyi ilgilendiren önemli kararların alınmasında, aile
bireylerinin her biri, konumlarına ve işlevlerine göre kararlara katılım
sorumluluğunu üstlenirler.
• Eşler, fikirlerini, duygularını, isteklerini ve
eleştirilerini, herhangi bir korku ve kaygıya kapılmadan ifade
edebilirler.
• Eşler, kendi davranış ve tercihlerini, birbirlerinin hak ve
yetkilerini çiğnemeyecek şekilde belirleme hakkına ve ‘kendi’leri olma
özgürlüğüne sahiptirler.
• Çatışmalı durumlarda, eşlerin empatik yaklaşım geliştirme, çatışma çözme ve uzlaşma becerileri gelişmiştir.
• Eşler, kendi yaşamsal planlarıyla, evlilik ilişkisi arasında ölçülü bir bağ kurabilme becerisini gösterebilirler.
• Birbirlerinin yaşamsal özgürlüklerine ve sorumluluklarına,
gelişim fırsatlarına müdahale etmeden destekleyici ve tamamlayıcı bir
çabayı ortaya koyabilirler.
• Samimiyet, dürüstlük, açıklık becerileri yanında sevgi, şefkat ve merhamet duyguları da yeteri kadar gelişmiştir.
• Yaşamsal zorluklara ve krizlere karşı direnç geliştirmişler ve yeterli donanımı edinmişlerdir.
Sağlıksız Evliliğin Özellikleri
Sağlıklı evliliklerde karşılaştığımız durumların tamamen
tersiyle karşılaşırız. Yaşam tamamen tersine döner ve olumsuz
durumlardan, bozulan dengeden sadece eşler değil, ailenin yakın
çevresindeki herkes belirli bir ölçüde etkilenir.
• Eşler arasında evliliği olumsuz etkileyen hatalı ilişki biçimleri kullanılır.
• Eşler savunma mekanizmalarını ve hatalı düşünce biçimlerini daha fazla kullanırlar.
• Çatışmalar sık yaşanır, çözümsüzlükler fazladır.
• Eşlerin birbirlerine karşı olan güvenleri, hoşgörüleri ve anlayışları azdır.
• Eşlerin birbirlerine karşı sevgi, şefkat ve merhamet duyguları
yerine, öfke, saldırganlık, nefret, tahammülsüzlük ve incinmişlik
duyguları vardır.
• Kurallara ve normlara uyma isteği ve becerisi azdır.
• Sorunların gerçek kaynakları yerine, ilgisiz nedenler ve durumlar üzerinde durulur.
• Eşler birbirlerini ve kendilerini duygusal olarak izole ederler, uzaklaşırlar.
• Sevgi ve paylaşım ilişkilerinin yerini kölelik ve bağımlılık ilişkileri alabilir.
• Eşler sorunların çözümünü birlikte aramak yerine dışarıda
(işte, hobilerde, gece hayatında, alkolde, evlilik dışı ilişkilerde)
arayabilirler.
• Eşlerin davranışsal, duygusal ve ruhsal dengeleri giderek bozulur.
• Sorunlar ve çatışmalar arttığında ve uzun süre
çözülemediğinde, eşlerde davranış ve uyum problemleri veya psikiyatrik
sorunlar ortaya çıkabilir.
• Evlilik dağılmaya ve parçalanmaya doğru gidebilir.
Evlilikte Sorunlar Yaşandığında Başvurulan Hatalı Davranış Örüntüleri
Evlilikte çeşitli nedenlerle sorunlar yaşadığında sıklıkla
başvurulan hatalı davranış örüntüleri vardır. Şu şekilde birkaç tanesini
sıralayabiliriz:
1. Eşten uzaklaşma,
2. Eşle çatışmaya girme,
3. Sorunları yok sayma, kendi haline bırakma
4.Sorunları çözme girişiminde bulunmak yerine, sorunlardan
kaçmak için farklı alanlara yönelme (iş, hobiler, eğlence, yeni
çevreler),
5. Eşlerin kendilerini feda ederek ilişkilerini korumaya çalışmaları.
Evlilikte Sorunların ve Boşanmaların Başlıca Nedenleri
Boşanma istatistikleri dikkate alındığında aşağıdaki nedenler sıralanabilir:
• Ekonomik nedenler, eşlerin işsiz kalması
• Aile büyükleri ile yaşanan sorunlar
• Eşler arasındaki cinsel sorunlar
• Din, mezhep ya da kültür farkları
• Alkol, kumar ve şans oyunlarına düşkünlük
• Aldatma
• Eşlerden birinin psikolojik sorunlarının olması
• Dayak ve küçük düşürücü davranış ve hareketler
• İşkolik bir eşe sahip olma
• Eşlerin kişilik yapılarının birbirine uymaması
• Aşırı kıskançlık
• Eşlerin birbirine yeteri kadar zaman ayıramaması
İletişimi ve eşler arası ilişkiyi olumsuz etkileyen aşağıdaki durumları da ekleyebiliriz:
• Karşıdaki kişiyi iyi dinlememe, ona kendini ifade imkanı tanımama
• Samimiyetten ve dürüstlükten uzaklaşma, yalan söyleme
• Eşine karşı aşırı müdahaleci, baskıcı ve sınırlayıcı davranma, eşin her davranışını kontrol etmeye çalışma
• Çok fazla soru sorma, yersiz şüpheler ve kuruntular
• Kolay incinme, sık sık sitemlerde bulunma
• Gerçek nedenleri bilmeden, öğrenmeden suçlamalarda ve yargılarda bulunma
• Daha önce yaşanmış olan geçmiş olumsuz ve üzücü olayları gündeme getirme ve hatırlatma
• Olayları ve eşin hatalarını abartılı bir şekilde ortaya koyma
• İlgisizlik, küskünlük ve uzaklaşma ile cezalandırma
• Surat asma, olumsuz beden dili kullanma
• Aile mahremiyetini bozma, eşler arasındaki sırları yabancılarla paylaşma
• Sık sık eşin akrabaları ve arkadaşları konusunda suçlamalarda bulunma ve olumsuz ifadeler kullanma
• Sorumlulukları yerine getirmekten kaçınma
• Karşı taraftan daha fazla fedakarlık ve tavizler bekleme
Evlilikte Yaşanan Sorunlar
Günümüzde artık birçok kadın eğitim alıyor ve meslek
sahibi oluyor. Evlilik ve çalışma hayatını bir arada yürütmeye
çalışıyor. Aynı zamanda çocuk sahibi olup, anne olmanın sorumluluğunu
alan kadın tüm bu sorumluluklarla baş etmekte zorlanıyor tabi ki.
Geleneksel olarak evdeki işleri eşinin halletmesini bekleyen koca da
bazı ev işlerine yardım etmek zorunda kalıyor ve genellikle bu durumdan
hoşlanmıyor. Problem yalnızca sorumlulukların paylaşımı konusuyla
sınırlı kalmıyor elbette. Eğitimli ve çalışan kadın kendine ait bir
sosyal çevreye sahip, kendi tercihleri ve idealleri var, kocasının
kendisini yönetmesine izin vermiyor. Bu durum zaman zaman eşler arasında
güç mücadelesine yol açıyor.
Her ne kadar evlilik sayısı kadar evliliğe özgü sorun çeşidi
olsa da, evlilikleri krize sokan bazı temel nedenler var. İletişim
bozukluğu ya da eksikliği, finansal sorunlar, evlilik dışı ilişkiler,
şiddet, akrabalar arası ilişkiler, güç mücadelesi, çocuklarla ilgili
sorunlar, cinsel işlev bozuklukları bunların en göze çarpanları.
Sen–Ben Krizi
Bir çok evlilik olgunlaşma sürecinden geçerken ‘sen -
ben’ krizi nedeniyle yıpranıyor ve çok sayıda evlilik bu yüzden
yıkılıyor. Özellikle aşk evliliklerinde ilk aylar geçtikten sonra
karşılaşılan bir durum var: Karşı tarafı daha yakından tanımaya
başladıkça o güne kadar görmediğiniz bazı olumsuz yönlerini fark
ediyorsunuz ve hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Bu dönemde kopmalar
yaşanabiliyor çünkü romans dönemi bitiyor, heyecan kayboluyor. Halbuki
bu da ilişkinizin bir dönemi. Bu dönem geçtikten sonra esas yakınlık
başlıyor. “Evliliğim yeni bir dönemde, önce aşk vardı, bu nedenle gözüm
bir şey görmedi, aşık olduğum hayalimdeki sevgiliydi. Şimdi olumsuz
yanlarını görmeme rağmen gerçek sevgilimi sevmeye başladım” diyecek
noktaya gelmek önemli. Bu dönemlerin her evlilikte yaşanacağını bilmek
daha sabırlı davranabilmeyi kolaylaştırıyor.
Günümüz evliliklerinde, kadınların büyük bir kısmının,
büyümeleri tamamlanmadan, birey olmadan evlenmeleri ve bu nedenle
özgürlük arayışlarının evlilikte ortaya çıkması sorunlara yol açıyor.
Evliliğe bu şekilde gerçek dışı özgürlük beklentileri ile başlayan
kadınlar, aradıklarını bulamıyorlar. Kadın kendi isteğiyle evlenmiş olsa
bile ailesinin evinden eşinin evine geçmiş oluyor. Evlendikten sonra
bir süre anne ve babasına gösterdiği tepkileri eşine gösteriyor. Bu da
sağlıklı bir evlilik ilişkisi oluşmasını engelliyor.
“Onu hiç tanıyamamışım”
Evlendikten sonra ilk sorun yaşandığında söylenen ve uzun
yıllar boyunca tekrarlanan bir cümle vardır: “Onu hiç tanıyamamışım”.
Amerikalıların bu konu ile ilgili bir sözü var: “Bir erkek evinde
pijamasını giyip de, koltuğuna oturmadan onu tanıyamazsın”. Eşlerin
birbirlerini gerçekten tanımaya başladıkça sıkça tekrarladıkları bir
başka söz, “evlenmeden önce sen böyle değildin, çok değiştin, eski
halini özlüyorum”. Tabi ki burada söz edilen değişim olumsuz yönde bir
değişimdir. Peki evlendikten sonra insanlar gerçekten değişiyor mu?
Yoksa evlenmeden önce karşı tarafa gerçek kişiliklerini göstermiyorlar
mı? Evlenecekleri kişiyi etkilemek için rol mü yapıyorlar? Bu cevapların
hepsi bir ölçüde doğrudur. Evlendikten sonra insanlar değişirler.
Öncelikle ‘medeni hal’leri değişmiştir. Artık karşısındaki kişi
sürprizlerle etkilemeye çalıştığı sevgilisi değil, ömür boyu beraber
yaşamak üzere anlaşma yaparak, uzun bir yolculuğa çıktığı eşidir.
Evlenmeden önceki heyecanın, coşkunun, nezaketin sürmesi beklenemez,
sürmesi gerekmez de zaten. Eşler evlenmeden önce tanıdıklarını
sandıkları sevgililerine evlendikten sonra ne olduğunu anlayamazlar
ancak şunu bilmek gerekir ki, ilişkiler de canlıdır, yaşarlar ve
değişirler. Evlilik öncesi romantizm, incelik, hassasiyet belki bir
ölçüde azalır ancak onların yerini, samimiyet, gerçek yakınlık, birlikte
geliştirilen ortak bir dil ve sıcaklık alır.
Evlilik İnsanları Değiştirir
Evlilik insanların yaşamındaki birçok şeyi değiştirir.
Evlendikten sonra kişilerin tercihleri, hayata bakış açıları ve
davranışları değişebilir ancak bu değişim olumsuz bir değişim olmak
zorunda değil, aksine, bir başkasıyla bir arada yaşamayı öğrenmek bireye
birçok olumlu özellikler katar. Bunların yanı sıra kişilerin evliliğe
tepki göstermeleri kaçınılmazdır. Çünkü evlilik insanın kendisine ait
dünyasını bir başkasıyla paylaşmasıdır. ‘İyi’siyle, ‘kötü’süyle
paylaşmak. Evlenmeden önce kendi işini, kariyerini, beklentilerini,
planlarını ve sorunlarını düşünmesi yeterliyken, evlendikten sonra
bireyin benzer şeyleri eşi için de düşünmesi gerekir. Evlenmek dünyadaki
diğer tüm ilişki seçeneklerini yani tüm kadınları / erkekleri feda
etmektir. Bunları kabullenmek ve ‘evli’ olduğu fikrine alışmak bireye
zor gelebilir. Sonuçta evlendikten sonra eşlerin ve aralarındaki ilişki
biçiminin değişmesi çok doğaldır.
Genç eşler, evlendikleri kişinin bir ‘yabancı’ olduğunu anladıklarında
karar verme zamanıdır, ya paniğe kapılıp, her şeyden vazgeçerler, ya da
büyür ve evliliklerine sahip çıkarlar.
Evlilik, bir evcilik oyunu değildir. İki gencin birbirinden hoşlanıp
evlenmeye karar vermesi de onları pespembe bir geleceğin beklediği
anlamına gelmez. Eskilerin ‘nikahta keramet vardır’ sözüyle de bir yere
varılamayacağı kesin. Görücü usulüyle birbirlerini tanımadan evlenen
kişilerin ortak bir yaşama alışmaları elbette daha uzun zaman alır.
Sosyo-Kültürel Farklılık Uyumu Güçleştiriyor
Evliliğin ilk yıllarındaki sorunların çoğu eşler
arasındaki sosyo-kültürel farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Kişilerin
sosyo-kültürel düzeyleri; nasıl yaşadıklarını, nasıl davrandıklarını,
hangi ortamlarda bulunduklarını, boş vakitlerini nasıl
değerlendirdiklerini, nerede eğlendiklerini ve tabi ki sosyal
ilişkilerini belirler. Bu nedenle benzer sosyo-kültürel düzeyde olan
çiftlerin evlilik ilişkilerinin daha uyumlu olması beklenmektedir.
Evliliğin sadece duygularla yürümeyeceğini kabul etmek gerek. Evlilikle
devam edecek kadar ciddi olan ilişkilerde bireyler, öncelikle aralarında
sosyo-kültürel farklılık olup olmadığına dikkat etmeliler. İçinde
yetiştikleri aile ortamları birbirinden çok farklı olmamalı.
İlk aylar geçtikten sonra, eşler birbirlerinden çok farklı
ortamlarda yetişmiş olduklarını anlayıp, diğerinin farklı yanlarını
kendi doğru bildikleri ile değiştirme çabasına girişirse sonuç hiç de
iyi olmaz. Bazı evliliklerde kadın, erkeğe kendi zevklerini, isteklerini
kabul ettirmek için çaba harcar, erkek de kendi isteklerinin yapılması
için direnir. İki taraf da kendini haklı çıkarma telaşına düşer. Bu
durumda, eşlerin birbirlerinin içinde yetiştiği çevreyi tanımaya ve
anlamaya çalışması ve onun farklılıklarına saygılı davranmayı öğrenmesi
gerekir ancak bunu başarmak söylendiği kadar kolay değildir.
Eskilerin eş seçiminde, aile yapısını, yaşam koşullarını büyük bir
titizlikle incelemeleri boşuna değildir. Günümüzde evliliklerin kısa
ömürlü olmasında, eşlerin farklı kültürel çevrelerden ve aile ortamından
gelmeleri önemli ölçüde rol oynamaktadır.
Evliliğin İlk Dönemleri Zor Geçebilir
Genellikle evliliğin ilk yılları evliliğin gidişatı
açısından çok önemlidir. Bilimsel çalışmalar da evliliğin ilk yıllarının
ailenin temelini oluşturması açısından önemli olduğunu göstermektedir.
Evlilik duygusal, ekonomik, sosyal, düşünsel pek çok yönü içine
aldığından eşlerin bu konulardaki değerleri, düşünceleri, duyguları
evliliğin ilk yıllarında uyumsuzluklara ve çatışmalara neden olabilir,
bu nedenle bazıları için evliliğin ilk yılları zor geçebilir. Evlilikte
çatışmalar kaçınılmazdır, ancak bu çatışmaların evliliğe zarar vermesi
engellenebilir. Çatışmalar, eğer uygun bir şekilde çözülürse, ilişki
için sağlıklı bile olabilir. Çünkü eşler birbirlerinden yeni fikirler ve
yeni bakış açıları öğrenebilirler. Önemli olan iki farklı insanın uyum
içinde birlikte yaşamayı öğrenebilmesidir. İlk yıllar evliliğe
adaptasyon dönemidir ve bu dönemde yaşanan sorunlar eşlerin birbirlerini
tanımaya ve beraber yaşamayı öğrenmeye çalışmalarından kaynaklanıyorsa
olumlu olarak değerlendirilebilir.
‘Çekirdek Aile’ Olabilmek
Aileler, çocuklarının evlenmek istedikleri kişilerde
mutlaka bir kaç kusur bulurlar. Özellikle anneler çocuklarını
diğerlerinden üstün gördükleri için, kolay kolay kimseleri çocuklarına
eş olmaya layık görmezler. Kadının ve erkeğin ailesi, evliliğin ilk
günlerinden itibaren, yeni kurulan aileye müdahale edebilirler, eşler de
ailelerinin etkisi altında kalabilirler. Bu durum evliliği olumsuz
etkiler ve çekirdek aile olabilmeyi engeller.
Her ne kadar günümüzde çekirdek aile modeli özellikle kentlerde yaygın
ise de, yurtdışında on aileden birinde görülen geniş aile sorunları,
Türkiye’de on aileden sekizinde görülüyor. Kadın ve erkek kendi
ailesinden ayrımlaşmadan evleniyor, yeni evine kendi ebeveynlerini ve
kardeşlerini de götürüyor. Onlar birer gölge gibi evin içindeler.
Aslında hala çift olamamış on yıllık evliler var.
Netleşmemiş Kurallar
Eşler, ilişkilerinde ortaya çıkan sorunlar karşısında belirli kurallar geliştirirler. Bu kurallar;
- Eşlerin üzerinde konuşabildikleri kurallar: Örneğin;
erkeğin akşamları dışarı çıkma isteği, alışverişi kimin, ne zaman, nasıl
yapacağı gibi.
- Eşlerin üzerinde konuşmadıkları; fakat bir gözlemci tarafından
belirtildiğinde kabul edebildikleri kurallar: Örneğin; aile
ekonomisinin eşler tarafından birlikte oluşturulması gerektiği gibi.
- Bir gözlemci tarafından gözlenen, ancak eşlerin kabul
etmedikleri kurallar: Örneğin; erkeğin eşinden üstünmüş gibi bir tavırla
davranmaması gerektiği gibi.
Her evlilikte belirlenmiş veya sınırları tam olarak
belirlenemeyen kurallar vardır. Sorun, bazen bu kurallara uyulmaması
iken, bazen de bu kuralları kimin koyması gerektiği konusunda eşler
arasında bir uzlaşmaya varılamamış olmasıdır. Ancak en önemli sorun
evlilik ilişkisi içinde uyulması gereken kuralların netleşmemiş
olmasıdır. Evliliğin ilk günlerinde eşler, birbirlerine karşı hoşgörülü
davranmalarına rağmen, zamanla; kimin neyi yapması gerektiği, eşlerin
hangi kurallara göre hareket etmeleri gerektiği konusunda bir
anlaşmazlık içine düşebilirler. Bununla beraber, gerektiğinde esneklik
gösterebilir nitelikte olmayan katı kuralların geçerli olması da
ilişkiyi olumsuz etkileyen bir başka problemdir.
Evlilikte Cinsellik
Cinsel uyumsuzluk evlilikte önemli bir sorun. Kadınlar
erkeklerin cinselliği çok bencil ve duygusallıktan uzak yaşadığını
düşünüyor. Oysa pek çok erkek duygusallığı ve yakınlığı cinsellikte
yaşıyor. Cinsellik erkeğin hayatında büyük bir yere sahip. Bu nedenle
geçici cinsel yetersizlikler erkeği çok etkiliyor. Kadının bu konudaki
yaklaşımı önemli, hele erkek eşini memnun etmek konusunda çok
duyarlıysa, kadının tatmini daha da önemli bir konu oluyor. Cinsel bir
sorun yaşandığında, sorunu yok saymak ya da bu konuyu hiç önemsemiyor
gibi davranmak çözüme yönelik bir davranış değildir. Aksine çözümü
erteler.
Gerçekdışı Beklentiler
Sağlıklı bir evlilik için beklentilerinizin gerçekçi
olması gerekir. Genellikle evliliklerden büyük beklentiler vardır. Eğer
evlilik içindeki gerçeklikler bu beklentilerle uyuşmazsa, eşlerden biri
veya her ikisi hata yaptığını düşünebilir ve yaşanan hayal kırıklığı
problemlere yol açabilir.Evlilikle ilgili gerçekdışı beklentilerden
birisi, evliliğin erkeklere ve kadınlara eşit düzeyde avantaj
sağladığıdır, oysa gerçek bundan farklıdır.Evli erkekler yüksek
statülü işlere daha kolay girebilirken, kadınlar için evli olmak bazı
konularda işleri zorlaştırabilir. (Örn: bazı işlere girerken, akademik
kariyer açısından). Bu durumun en baştan bilinmesi ve kabullenilmesi daha sonra yaşanacak sorunların önüne geçilmesini sağlar.
Evliliklerin İniş ve Çıkışları Vardır
Bütün ilişkilerin inişleri ve çıkışları olabilir. Bazen
evlilikteki zorluklar romantik duyguların üzerini örtebilir. Bütün
çiftlerin sevgiyi hissettikleri ve hissetmedikleri zamanlar vardır. Ama
sevgiyi hissetmemek, onun varolmadığı anlamına gelmez. Evliliğin her
zaman coşkulu ve romantik olmasını beklemek gerçekçi olmaz. Zaman zaman
evliliğin durgun, monoton dönemleri olabileceğinin bilinmesi gerekir.
Mutluluğu Yalnızca Evlilikte Aramak
Evlenilen kişinin bir başkasını mutlu etmek için ne
gücü, ne de yeteneği yeterli olur. Mutlu olmak ya da olmamak kişinin
kendisi ile ilgilidir. Evlilik ilişkisinin, kişinin mutluluğu ve
kendisini iyi hissetmesi için yardımcı ya da destekleyici rolü vardır,
ancak mutluluğun esas kaynağı değildir. “Seni mutlu edeceğim”, “beni
mutlu edecek bir eş istiyorum” ifadelerinde de açıkça görüldüğü gibi
kişinin mutlu olmasının sorumluluğu bir başkasına ait görülüyor. Eşlerin
birbirini mutlu etmesi gerektiği düşünülüyor. Bu beklenti ile başlayan
evliliklerin başarılı olma olasılığı düşüktür.
Aile Ekonomisini Oluşturmak
“Kim parayı nasıl harcıyor” uzun yıllar birlikte
yaşadıkları halde bu meseleyi çözememiş çok çift var. Bizim paramız diye
bir kavram oluşmamış. Aylık bütçe kavramı yok, bunun üzerine müthiş
savaşlar yaşanıyor. Bununla birlikte, eşlerin birbirlerinin maddi
ihtiyaçlarına duyarsız kalmaları, seyahate, doktora, psikoloğa gitmeyi
lüks saymaları, eşinin kuaföre, yemeğe gitmesine, bireysel harcamalarına
müdahale etmeleri, eşleri harcamalarını birbirlerinden gizlemeye ve
yalan söylemeye itebilir. Evlilik yaşantısında para çok önemli bir
nokta. Bu nedenle mutlaka ekonomik konular eşler tarafından birlikte
planlanmalıdır.
Evliliğiniz Yıllar İçinde Değişecek
Evliliğiniz her zaman ilk günlerin heyecanı ile devam
etmeyecek. Genellikle evliliğin ilk günleri ile ilerleyen yılları
arasındaki en büyük fark, duygusal paylaşımların azalması ve eşlerin
birbirlerine karşı davranış biçimlerindeki değişikliklerdir. İlk
günlerde sevgi dolu sözler ve davranışlar daha fazladır. Daha fazla
fedakarlık yapılır. Ufak şeyler daha çok mutluluk verir ve yine ufak
sorunlara bireylerin daha fazla tahammülleri vardır. Zaman geçtikçe
evlilik sıradan bir hal alabilir ve ilk günlere özlem duymaya
başlayabilirsiniz. Evliliğin ilk dönemlerine duyulan özlem halihazırdaki
yaşantıya karşı memnuniyetsizliği ifade ediyor olabilir. Genellikle
heyecanın ve belki saygının yitirilmesi anlamına bile gelebilir. Eğer
eşlerin evlilik ile ilgili memnuniyet düzeyleri düşükse ve birbirlerine
karşı saygılarını yitirmişlerse ciddi problemler var demektir ancak
evliliğin ilk günlerinin heyecanının ve coşkusunun azalması sorun olarak
görülmemelidir. Bu durum her evlilikte yaşanır ve evliliğin normal bir
evresidir. İlk günlerin heyecanının evliliğin ilerleyen yıllarında da
aynı şekilde devam etmesini beklemek gerçekçi değildir ancak evliliğin
farklı dönemlerinde de eşler arasında güzel paylaşımlar olacağını
bilerek, yaşanılan zamanın güzelliklerini görebilmek gerekir.
Evliliğinizin de yaşayıp yaşlanacağının, yıllar içinde değişeceğinin
farkında olun. Bu konudaki düşüncelerinizi ve duygularınızı eşinizle
paylaşın.
Evliliklerin En Tehlikeli Dönemleri
Evlilikleri evlilik olmaktan çıkarıp, eğer çözülmezse ya
da evlilik sona erdirilmezse ömür boyu sürecek azaplar haline getirecek
çok tehlikeli dönemler vardır. Uzun yıllar birlikte yaşamış ve sonra
evlenmiş insanlar için bile evliliğin ilk yılı, en tehlikeli dönem.
İlişki tamamen iki kişilik olduğunda sadece iki kişinin ilişkiye yönelik
beklentilerini içerir. Evlilik olduğunda, bu ilişki bir kurum haline
dönüşür. İlk yılın evlilikler için çok tehlikeli olması, iki insanın
aynı evde yaşamasından kaynaklanan fiziksel sorunlarla ilgilidir demek,
sorunu çok basite indirgemektir. Evlilik bir aile olma girişimidir.
Sosyal bir ünite olma girişimidir. Bu üniteyle ilgili sizin sahip
olduğunuz bilgi, köken ailenize ait olandır ve evlendiğinizde ‘el
yordamıyla’ bu bilgileri kullanmaya başlarsınız.
Gerçek anlamda evlenmiş olabilmek için çiftlerin daha önceki
hayatlarında bireyselleşmiş olabilmeleri çok önemli. Ancak
bireyselleşme kritik bir nokta. Çünkü çok fazla bireyselleşmek, aynı
evde yaşamayı ve bir hayatı paylaşmayı güçleştiriyor. Eğer bu temel
sorunları fark edemezseniz, evliliğinizin ilk yılındaki çatışma bir ömür
sürebiliyor. İlk yıllardan beklenen o ailenin kendine özgü bir model
oluşturması ve kendi sistemini kurup, yapılanmasını gerçekleştirmesi,
kendi çözüm yollarını oluşturmasıdır.
Çocuk Sahibi Olmak Evliliği Nasıl Etkiliyor?
Eşleri birbirleri ile akraba yapan, sonsuza dek
birbirlerinin genlerinde yaşamalarını sağlayan tek şey çocuk sahibi
olmaktır. Çocuk sahibi olmak aynı zamanda geri dönülmezlik duygusunu
beraberinde getirir, bu durumda eşlerde kaçıp kurtulma isteği ortaya
çıkar. İsteyerek çocuk sahibi olan kişilerde de durum değişmez. Hareket
kabiliyetlerinin kısıtlanması, özgürlüklerin kaybı, tüm çiftleri
derinden yaralar. Evli çiftler bu noktada bir kadın ve bir erkek
olmaktan, anne ve baba olma noktasına ulaşabilirlerse, bu krizi
atlatabilirler. Benzer krizler çocukla ilgili ortak kararlar verme
noktasında da kendini gösterir.
Aslında genellikle eve gelen o minik birey ev içindeki
coşkuyu artırır, hatta çoğu zaman eşler arası iletişimi güçlendirir.
Ancak zaman zaman ebeveynlerin yanlış tutumlarından dolayı sorunlar
ortaya çıkabilir! Peki niçin? Ev içinde rollerin sağlıklı bir biçimde
belirlenmemiş olması bu durumun en önemli nedenidir. Bireylerin anne -
baba olduktan sonra eş olma rollerini unutmaları ve önceliği her zaman
çocuğa vermeleri ile diğer eş ihmal edilebilmektedir. Bu durumda eşler,
ebeveyn olmadan önceki ortamı arar ve eşi ile eski yakınlığını özler.
Çocuğun kendisine olan ilgiyi azalttığını düşünür. Çocuk bahane edilerek
eşin bazı isteklerine cevap verilmemesi, eşe zaman ayırma gayretinin
gösterilmemesi, ev içinde eşlerin birbirlerine sürekli, “annecim,
annemiz, babacım, babamız” ifadeleriyle seslenmeleri yapılan diğer
yanlış davranışlardır. Ayrıca, çocuk bakımı ile ilgili sorumlulukların
paylaşımının iyi düzenlenmemesi tartışmalara yol açabilmektedir.
Çocuk sahibi olduktan sonra, daha önceki yaşam tarzınızın önemli ölçüde
değişeceğini ve çok önemli bir sorumluluk altına gireceğinizi
bilmelisiniz. Bu nedenle yeni düzenlemeler yapmanız gerektiğinin
farkında olmalısınız ve bu konu kesinlikle hassas davranılması gereken
bir konudur. Aksi takdirde ev içinde huzur bozulabileceği gibi,
bireylerin eş olma ve ebeveyn olma rolleri de zedelenir.
Aileler İle İlgili Problemler
Eşinizin Ailesiyle de Evleniyorsunuz
Bazı gençler, evlenmek istedikleri kişilerin aileleri
konusunda uyarıda bulunmak isteyenlere şöyle bir cevap verirler: “Ben
onun ailesiyle değil, kendisiyle evleniyorum. Ailesinden bana ne”. Bu
düşünceyle evlilik hayatına başlayanları acı sürprizler bekler. Kadın da
erkek de, nikah defterini imzalarken, aynı zamanda yeni bir aileyle de
iç içe yaşamayı kabul etmiş demektir.
Evlenirken, sadece karı - koca olacağınızı düşünüyorsunuz.
Halbuki onunla hayatınızı birleştirirken, ailesiyle de evlendiğinizi çok
sonra fark ediyorsunuz. Tam kendi ayaklarınızın üzerinde durmaya ve
yeni ailenizi kurmaya başlamışken, hem ebeveynleriniz, hem de eşinizin
ailesi evliliğinize müdahale etmeye başlıyor. Sık sık gelip gitmeleri,
telefon açıp her ayrıntıyı merak etmeleri, her konuya müdahale edip,
akıl vermeleri ve verdikleri aklı uygulamanızı beklemeleri, iletişimi
güçleştirebilir. Daha gelenekçi bir yapıya sahip olduklarından, onlara
giderken ya da onlar geldiğinde, kıyafetlerinize bile normalden daha
fazla titizlik göstermeniz gerekebilir. Halbuki çoğunlukla, bunları kötü
niyetle yapmadıklarını göz önünde bulundurarak, çözüm arayışında
bulunurken çok dikkatli olmak gerekir.
Ailelerin Müdahaleleriyle Başa Çıkmak
Yeni evliler için iki tarafın ailelerinin müdahaleleri
soruna yol açabilecek konulardan biridir. Aileler kendi evlilik
deneyimlerini her fırsatta yeni çift ile paylaşmak isteyebilirler.
Ancak, kendi ailesini kurmak için çaba gösteren çift bu durumdan
rahatsız olabilir. Bir müddet sonra ne yapacağını bilemeyen genç çift
arasında huzursuzluklar ve tartışmalar başlayabilir. Eşiniz kendi
annesinin ve babasının üslubuna ve davranışlarına alışık olduğundan,
onların müdahalelerinden sizin kadar rahatsız olmayabilir. Ancak
unutmayın ki, aynısı sizin için de geçerlidir. Ailelerinizin
müdahalesinden rahatsız olduğunuzu onları kırmadan söyleyebilmek hiç
kolay değildir, ancak her zaman açık yürekli olmakta yarar vardır.
‘Kayınvalideler gelinlerini sevmezler’
Kayınvalidelerin gelinlerini sevmedikleri, damatlarını
her zaman el üstünde tuttukları söylenir. Bazı ailelerde bu sözleri
doğrulayan olaylar yaşanır. Özellikle evi kayınvalide ve
kayınpederinizle paylaşıyorsanız, ev düzeni, sofra alışkanlıkları,
temizlik, vb. birçok konuda kendi ailenizdeki alışkanlıklarınızdan
farklı yepyeni durumlarla karşı karşıya kalırsınız. Özellikle hayatınızı
kontrol etmeye çalışırlarsa ve onların alışkanlıklarına uygun
davranmanızı beklerlerse ne yapacağınızı bilemediğiniz anlar olabilir.
Çünkü hem onları kırmak istemezsiniz, hem de kendi istekleriniz
doğrultusunda davrandığınız zaman kırılacaklarını düşünürsünüz. Eşinizin
ailesiyle bu tür problemler yaşamamak için mesafeli ama olumlu bir
ilişki başlatın. Ancak yine de zaman zaman gerilimler yaşanabileceğini
bilmelisiniz. Böyle durumlarda, rahatsızlıklarınızı içinize atmak ya da,
“bu, eşimle benim hayatım, bu duruma katlanmak zorunda değilim” diye
düşünmek yerine, bu durumu eşinizle birlikte değerlendirerek ortak bir
karar vermek çok daha yapıcı olur. Aileler evliliğiniz için bazen bir
tehdit gibi görünseler de, problemli zamanlarda tecrübelerine güvenerek
hareket edin. Gerektiğinde onlardan yardım istemekten çekinmeyin.
Öneriler
Önemli Konuları Önceden Netleştirin
“Hele bir evlenelim de bakarız bir çaresine”, “ben onu
istediğim şeyi yapmaya nasıl olsa ikna ederim” mantığıyla hareket
etmeyin. Başlangıçta netleştirmeye gerek duymadan geçiştirdiğiniz,
önemsemediğiniz ya da sonraya bıraktığınız konular ileride ciddi
problemlere yol açabilir. Ne kadar zeki veya güçlü kişisel özelliklere
sahip olursa olsun hiçbir eşin, diğerinin beyninden geçenleri
okuyabilmek gibi bir yeteneği olamaz. Duygusal, fiziksel, sosyal,
finansal ihtiyaç ve beklentilerin açık bir şekilde sözel olarak
iletilmesi gerekir. Örneğin; kadın evlendikten sonra çalışacak mı?
Çağdaş bir insan olarak bu soru size çok anlamsız gelebilir. Yine de siz
önleminizi alın ve bunları önceden konuşun. Evlendikten sonra eşinizin
kadının çalışmaması taraftarı olduğunu öğrenebilirsiniz. Böyle bir
durumla karşı karşıya kalıp, eşinizin fikrini değiştirmeye çalışmak
yerine evlilik öncesinde kendi kararınızı bildirmeniz, eşinizin bu
konuya bakışını öğrenmeniz ve ortak bir karara varmanız çok daha iyi bir
yoldur. Küçük ayrıntılar gibi görünse de birlikte paylaşacağınız
yaşamınız ile ilgili konulardaki düşüncelerinizi, duygularınızı ve
isteklerinizi mutlaka önceden konuşun ve evlendikten sonra uyulması
gereken kararları evlilik öncesinde alın.
Bunların yanı sıra, cinsel özgürlüğün çok rahat yaşandığı
bir ortamda aldatmamak ‘fedakarlık’ olarak görülüyor. Kişi bu
fedakarlığa hazır mı? Bu konu konuşulmuş, algılanmış mı? “Ben bu
fedakarlığı yapabilecek miyim, ben bunu kabul ediyor muyum” sorusu
sorulmuş mu?
Kafanızdaki ‘İyi’ Eş Modelinden Vazgeçin
Bazı bireylerin eşlerini başkalarının eşleriyle
kıyasladıklarına şahit oluruz. “Keşke benim eşim de ..... gibi olsaydı”
diye düşünen eşler vardır. Oysa standart iyi eş modeli yoktur. Her birey
kendine en uygun eşi aramalıdır. Toplum standartlarına uygun olduğunu
düşündüğü bir kişiyle hayatını birleştiren birey mutlu olamayabilir.
Örneğin, hareketli, girişken bir birey, ağırbaşlı, fazla konuşmayan bir
kişinin ‘iyi eş’ olduğuna inanıyorsa ve böyle biri ile evlenmişse bir
süre sonra sorun yaşayacaktır. Yeterli paylaşım yaşayamadığını düşünecek
ve evliliğinden tatmin olmayacaktır. Bu tarz bir evlilikte olduğu gibi
toplumun beğenilerini esas alarak evlenen ve kendi tercihlerini ikinci
plana iten bütün bireyler için aynı risk söz konusudur. Aynen bunun gibi
evli olup da birtakım kıyaslamalardan dolayı eşinin yetersiz olduğunu
düşünen bireylerin sayısı da oldukça fazladır.
Eşinizin Farklılıklarına Saygıyla Bakın
Eşlerin geçmişlerine, büyüdükleri ortamlara ve
yaşadıkları olaylara bağlı olarak farklı bakış açıları ve farklı
duyguları olabilir. Ancak bu farklılıklar bir eşin doğru, diğerinin
yanlış olduğu anlamına gelmez. Sadece eşlerin birbirinden farklı düşünce
ve duygulara sahip oldukları anlamına gelir. Her ne kadar
benzerliklerin uzun süreli ilişkilerde ve evliliklerde uyumu artırdığı
bilinse de, her zaman ya da her konuda benzerlik mümkün olmadığına göre
farklılıklarla nasıl baş edileceğinin bilinmesi ve farklılıklara
hazırlıklı olunması, ilişkinin devamı açısından gereklidir. Eşinizin
sizden farklı düşünmesine ve davranmasına izin vermeyi öğrenmeniz çok
önemli ve aynı zamanda çok zordur. Onun farklı düşünmesini evliliğiniz
için bir tehdit olarak görmemelisiniz. Ancak ilişkinizi etkileyen, ortak
hareket edilmesini gerektiren, sizi de ilgilendiren konularda fikir
birliğine varılması gerekir. Bunun dışındaki konularda eşlerin
birbirlerinin farklılıklarına saygılı olmaları gerekir.
Kadınlarla Erkeklerin Farklı Olduğunu Unutmayın
Günümüzde kadın-erkek ilişkilerinde eşitliğe fazla vurgu
yapılmakta ve bu nedenle kadınlarla erkeklerin birbirlerinden farklı
oldukları gerçeği gözden kaçırılmaktadır. Her konuda eşit olmak uğruna
hem kadınlar, hem de erkekler kendi cinsiyet rollerinin dışına çıkmakta
ve bu durum ilişkilerde sorunlara yol açmaktadır. Örneğin, eşi kadar
‘güçlü’ olmaya çalışan kadın, evde otorite kurmaya çalışmakta ve bunun
sonucunda eşler arasında güç mücadelesi yaşanmaktadır. Erkekler ev
yönetiminde kadınlar kadar yetenekli olmadıkları halde, özellikle
çalışan kadınlar ev işlerini eşleri ile eşit olarak paylaşmayı
istiyorlar ancak çoğu kez beklentilerine karşılık bulamayıp, hayal
kırıklığı yaşıyorlar ve bu da ilişkiyi olumsuz etkiliyor.
Farklı olmak bir tarafın diğerinden üstün olduğu anlamına
gelmiyor ancak kadınların ve erkeklerin daha yetenekli ve güçlü
oldukları alanların bilinmesi ve kabul edilmesi gerekir.
Bu farklılıklardan bazıları şöyledir:
Kadınlar karar verirken duygusal davranırlar, erkekler daha mantıklı kararlar verirler.
Kadınlar için paylaşım, yakınlık önemliyken, erkekler için güç, para, iktidar, saygınlık önemlidir.
Kadınlar için iletişim, duyguları paylaşmak daha önemlidir.
Kadınlar erkeklere göre problemlerini daha kolay paylaşırlar, daha kolay
yardım isterler. Erkeklerse, duygu paylaşımı ve iletişime kadınlar
kadar ihtiyaç duymazlar ve yardım istemek konusunda kadınlar kadar rahat
davranamazlar.
Kadınlar için ev yaşantısı daha önemlidir, evde daha çok zaman
geçirebilirler. Misafir ağırlama, arkadaşlarını eve davet etme vb.
durumlarla kadınlar daha ilgilidir. Erkekler, kadınlara göre ev dışında
daha fazla zaman geçirirler, örneğin, arkadaşlarla dışarıda zaman
geçirme, maça gitme, araba yarışı vb. açık hava etkinliklerine daha
fazla katılırlar.
Eşinizle İletişiminize Dikkat Edin
Düşüncelerinizi, duygu ve kızgınlıklarınızı uygun
sözcüklerle birbirinize aktarın. Birbirinizin sözünü kesmeden dinleyin.
Duygularınız konusunda birbirinizi yargılamayın; duyguların tartışmasını
yapmayın. Eşinizi sorgular ve suçlar tarzda soru sormayın. Ben dilini
kullanın “ben bu sözünden veya davranışından dolayı üzüldüm, ben hayal
kırıklığı yaşadım” vb.
Yalan söylemeyin; açık ve dürüst olun. Birbirinize “yalnız kalma” hakkı
tanıyın. Eşinizin özel zevklerine ilginizi belli edin. Eleştirilerinizin
yıkıcı olmamasına özen gösterin; eşinizin olumlu davranışlarını
ödüllendirin. Akşam yemeklerinde bir arada olmaya, içten ve sıcak
sohbetlerde bulunmaya gayret edin. Özel günlerinizi unutmayın.
Sürprizler hazırlayın.
Eşinize Onaylayıcı Sözler Söyleyin
Taleplerden çok iltifatlar, cesaret verici sözler ve
ricalar eşinizin öz değerini onaylar, yakınlık sağlar. Eşinizin
hayallerini, ilgi alanlarını ve yeteneklerini paylaşmasına izin verin.
Empatik (kendinizi eşinizin yerine koyarak) içtenlikle dinleyin, onu
cesaretlendirin ve mümkün olan her şekilde bu hedefleri başarmasına
yardımcı olmaya çalışın.
Son günlerdeki ilişkinizin belli özelliklerini gözden geçirin. Ses
tonunuz yükseldi mi, davranışlarınız alaycı veya bakış açınız
yargılayıcı oldu mu? Özellikle eşinizin başarısız olduğu noktalara mı
odaklandınız? Bu konuları araştırın ve telafi etmeye çalışın.
İletişim modelleri açısından ilişkinizin tarzını değerlendirin.
Sözleriniz ricalar, öneriler ve yol gösterme şeklinde mi? Yoksa
talepler, ültimatomlar ve hatta tehditleri mi ima ediyor.
Eşinizde takdir ettiğiniz özelliklerin bir listesini yapın ve haftada
bir kez listeye dayanarak eşinize iltifatlarda bulunun.
Evliliğin daima ilgiye ihtiyacı vardır. Eşler birbirlerinin
ihtiyaçlarına ve beklentilerine duyarlı bir şekilde yaklaşır ve
ilişkilerindeki değişikliklere uyum sağlayabilirlerse sorunlar daha
kolay aşılır.
Sözlerin gücünün insanların ve hatta ulusların kaderini nasıl
belirlediğini tartışın. Sözler bizi nasıl bağlar, kendimiz ve
çevremizdeki dünya hakkındaki görüşlerimizi nasıl şekillendirir.
Ağzımızdan çıkacak her söz olumlu veya olumsuz, mutlak davranış olarak
bize geri dönecektir. Unutmayın ki; söz ağızdan çıkana dek size esir,
çıktıktan sonra siz ona esirsiniz!
Nitelikli Beraberlik Fırsatları Yaratın
Paylaşarak, dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere
katılarak yaşanan nitelikli beraberlik, gerçekten değer verdiğimizi ve
birbirimizden hoşlandığımızı anlatır.
“İşim çok yorucu” demek, eşinizle nitelikli beraberlik yaşamamak için
bir bahane olabilir. Fakat başarı ve maddi olarak sunulanlar, yakınlığın
yerini tutamaz. Eşinizle birlikte, sorumluluklarınızı, yeterli
nitelikli beraberliğe izin verecek şekilde dengeleyecek bir plan yapın.
Elden çıkaracaklarınız konusunda fedakar olun.
Kendi listenizi yapın ve gelecek ay iki maddesini gerçekleştirmeye söz
verin.
Eşinizin karşılaştığı son büyük soruna veya mücadeleye tekrar bakın.
Aşağıdakileri daha iyi başarabilmenin yollarını yazın:
daha az öğüt, daha çok paylaşma
daha çok anlayış, daha az çözüm
daha çok soru, daha az sonuç
kişiye daha çok, soruna daha az dikkat
Paylaşılan faaliyetlerin evliliğinizde ne kadar önemli olduğunu
keşfedin. Sizi çok yakınlaştıran ve sıcak bir anı olmaya devam eden üç
yaşantıyı seçin. Bu deneyimler, nitelikli beraberlik içeriyor muydu?
Güçlü “anı” olma potansiyeline sahip yeni bir faaliyet planlayın.
Yaşamınızda duyguların rolü konusunda dürüst olun. Onların sağlıklı
olarak ifade edilmesi ne zaman bir sorunun sağlıklı bir çözüme
ulaşmasına veya olumlu bir olayı tamamlamaya katkıda bulundu?
Duygularınızdan korkuyor ve onları bastırıyor musunuz ya da onları
çarpıtıyor musunuz? İletişiminizin duygusal yönü nasıl gelişebilir?
Birlikte yapılan faaliyetlerin her iki eşin de hoşlandığı alan
çerçevesinde yaratılması gerektiği fikrini tartışın. İkinci en iyi
senaryo ise, eşinizin, ilk etapta paylaşmadığınız ilgi alanına, kalbiniz
ve zihniniz kadar, zamanınızı da ayırmaktır.
‘Mükemmel Eş’ Olmaya Çalışmayın
Yeni evli her genç kadın, ev yönetiminde usta olduğunu
kocasına kanıtlamak ister. Çalışan kadın da, ev kadını da aynı hevesle
ev yönetimine hakim olmak ister. Başlangıçta kadın, eşinin sevdiği
yemekleri hazırlayarak, sofra alışkanlıklarını, çayını kaç şekerli
içtiğini bir çırpıda öğrenip sanki kırk yıllık evliymişler gibi eşinin
her isteğini o daha bir şey söylemeden yerine getirmeye çalışır.
Çocukluğunda arkadaşlarıyla oynadığı ‘evcilik oyunu’nu tekrarlar
gibidir. Erkek de kadından geri kalmaz. Eşinin yaptığı her yemeği, ‘çok
lezzetli olmuş’ diyerek yemeye çalışır. Evde yaptığı her düzenlemeyi
beğenmiş görünür. Eşinin isteklerini yerine getirmek için çaba harcar.
Bir süre sonra kadın da erkek de bu evcilik oyunundan sıkılmaya başlar.
İlk şikayet kadından gelir: “Gün boyu onu memnun etmek için çalışıp
çabalıyorum. Eve bir karış suratla geliyor, bir tatlı sözle gönlümü
almayı denemiyor. Ben bu evin kölesi miyim?”
Erkeğin de kendi açısından şikayetleri peş peşe sıralanır: “Doğru dürüst
yemek pişirmesini öğrenemedi. Annemi kendisine örnek alsa ya.
Akşamları, ben yorgun argın eve geliyorum. Hanımefendi benimle hiç
ilgilenmiyor. Bir köşeye çekilip oturuyor.”
Aslında yeni evli bir çiftin birbirinden bu kadar çabuk şikayete
başlaması pekala önlenebilir. Evliliği bir oyun olarak düşünüp, rolünü
başarıyla oynamaya çalışmak, kısa zamanda bu başrol oyuncularını yorgun
düşürür. Kadın da erkek de mükemmel eş rolüne kendilerini kaptırmak
yerine doğal davransalar, kısa sürede şikayete başlamazlar.
Görev dağılımını netleştirin
Her beraberlikte eşler arasındaki görev dağılımının tanımlanması,
ilişkinin uyumlu devam etmesi açısından çok önemli. Ev içindeki ve
dışarıdaki sorumlulukların eşler arasında paylaşılması ve hangi
sorumluluğun kime ait olduğunun net olarak belirlenmesi gerekir. Bu
sorunun çözümünü kendi haline bırakırsanız, “her şeyi ben yapıyorum”,
“evin yükü benim omuzlarımda” gibi yakınmalar kaçınılmaz olur. Zorlama
ya da ‘adil’ (veya katı) bir değiş-tokuştan ziyade karşılıklı saygıya
dayanan düzenlemeler yapın.
Önce Kendinizi Sorgulayın
İşin neresinden bakarsak bakalım, konu yine gelip tek
bir gerçeğe dayanıyor: ‘ben’. Problemi problem yapan aslında sorunun
kendisi değil, bizim algılayış biçimimizdir. Bir olayı veya bir kişinin
tutumunu herkes farklı yorumlayabilir. Bu durumda kendimize şu soruları
sormamız gerekir: “Benim ilişki kurma biçimim nasıl? Karşımdaki insana
kendisini nasıl hissettiriyorum? Onu nasıl yorumluyorum ve ondan ne
bekliyorum?”
Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde “kim daha
haklı?” diye adeta “mahkeme” kurulur. “Evliliğimiz boyunca kavgaları hiç
ben başlatmadım. “Sen hep bana kötü davrandın, beni aşağıladın”. “Bütün
sorunlar senden kaynaklanıyor”. vb. sözler hiç işe yaramaz. Önce
kendimize bakmamız ve “ben nerede hata yapıyorum, yanlışım ne olabilir?”
diye düşünmemiz gerekir. Sürekli karşı tarafı haksız görmek kolaycı bir
yaklaşımdır. “Ya bana iyi bir neden göster, söylediklerimi çürüt, ya da
benim söylediklerimi kabul et” yaklaşımı evlilikle iş ilişkisini
karıştırmanın bir sonucudur. Evlilikte, duygular, düşünceler, cinsellik
ve daha birçok değişken rol oynar. Kendimizi “haklı çıkarmak” için
mantıksal gerekçeler ileri sürmek kendi kendimizi aldatmaktan ibarettir.
Eski İlişkilerinizi Saklamayın
Genelde çiftler eskide kalan beraberliklerinden
bahsetmeyi sevmez. Belki beraber olduğunuz kişi geçmişinizi tüm ince
ayrıntısına kadar bilmek zorunda değil. Fakat geçmiş hiç beklemediğiniz
bir anda karşınıza çıkabilir ve o zaman açıklamak daha zor olabilir.
Geçmişinizle ilgili bilinmesi gereken konular varsa, birlikte olduğunuz
kişiye bunları anlatmanın ilişkinizin karşılıklı güven üzerine gelişmesi
açısından çok önemli olduğunu asla unutmayın.
Sorunları Tek Tek Çözün
Evliliklerde sık yapılan hatalardan biri de problemleri
birleştirerek hepsini aynı anda gündeme getirmek ya da bir konuyu
tartışırken diğer konuları da işin içine katmaktır. Bu hiçbir problemin
çözülememesine yol açar. Üstelik gerilimin iyice tırmanmasına ve
çiftlerin iletişiminin bozulmasına da neden olur. Bu nedenle yaşadığınız
sorunları öncelik sırasına koyun ve en öncelikli olan problemden
başlayarak tek tek ele alın.
Sorunlarınızın Çözümünü Ertelemeyin
Evliliklerde yapılan en büyük hatalardan biri yaşanan
sorunların çözümünü çeşitli sebeplerle ertelemektir. “Nasıl olsa zamanla
düzelir.” “Niçin ilk adımı ben atayım ki?” “Hatasını anlasın” gibi
düşüncelerle eşinizle konuşmamak sadece ilişkinize zarar vermek anlamına
gelir. Bu tarz yaklaşımlarla sorunların çözümünü ertelemek zaman
kaybına neden olur. “Fazla üstünde durursam sorun iyice büyür”
kaygısıyla hareket ederek yaşadığı sorunları çözmek için girişimde
bulunmayan, problemleri eşi ile paylaşmayan bireyler için zaman içinde
sorunların katlanarak büyümesi ve tahammül sınırını zorlayacak düzeye
ulaşması kaçınılmazdır. Ayrıca geç kalındığı için sorunların çözümü çok
daha zor hale gelir. Sorunları paylaşmak yerine içine atmak kişilerin
sabırlarının tükenmesine neden olur. Tahammül gücü azalmış olan kişinin
halihazırdaki problemlerle baş etme gücü kalmaz. Bu durumu günümüzde
birçok çift yaşamakta ve birçok evlilik bu nedenle ciddi biçimde zarar
görmektedir. Oysa yaşanan sorunları görmezden gelmek ya da ertelemek
yerine yapıcı bir biçimde çözüm yoluna gidecek olursak sabrımızı ve
enerjimizi doğru yerde ve zamanında kullanmış oluruz.
Sorunları Ancak Konuşarak Çözebilirsiniz
Eşinin kendisini anlamadığından, önemsenmediğinden
şikayetçi olan bir çok birey, yaşadığı bu sıkıntılardan eşini haberdar
etmeme yolunu seçiyor. Bu kişiler “nasıl olsa beni yine dinlemeyecek,
hem de kavga çıkacak” gibi düşüncelerle eşlerine hissettiklerini
anlatmaktan kaçıyorlar. Bu kişilerin böyle düşünmelerine neden olan
olaylar yaşanmış olabilir fakat unutulmaması gereken nokta, konuşmamanın
sorunları halletmeyeceğidir. Konuşulması halinde başarıya ulaşma
ihtimali varken, konuşulmaması durumunda başarıya ulaşmak imkansızdır.
Bu sebeple konuşmama seçeneği kullanılmamalıdır. Olması gereken,
konuşmak, fakat nasıl konuşacağını bilerek konuşmaktır. Bu sebeple bu
sorunu yaşayan bütün çiftlerin konuşmama kararlarına son vermeleri ve
ümitsiz olmamaları gerekir.
Eşinizle konuşurken bazı noktaları dikkate almalısınız.
Öncelikle konuşma sonucunda eşinizin anında sizi desteklemesini
beklemeyin. Amaç sadece size olumlu tepki vermesi olmamalıdır. Eşiniz
şayet o ana kadar hep tepkisel olduysa bir anda değişemez, bunu
unutmayın. Amacınız kendinizi ifade etmek olmalıdır. Başlangıçta
kendinizi ifade ederken ısrarcı olmamanız ve sadece eşinizin düşünmesini
sağlamayı amaçlayarak konuşmanız daha yararlı olacaktır. Eşinizle onu
suçlarcasına konuşmamalısınız. Unutmayın, amacınız kendinizi ifade
etmek, karşı tarafa hatalarını anlatmak değil. İletişime kapalı bir
insan kendisine ilk etapta hataları gösterilecek olursa hatalarını kabul
etmeyeceği gibi iletişimi o noktada bitirir. Bu sebeple ‘ben’ dilini
kullanarak kendi duygu ve düşüncelerinizden bahsetmelisiniz.
Mimikleriniz ve ses tonunuzda sertlik veya duygusallık olmamalı.
Olabildiğince nötr yaklaşın. Göz yaşlarınızı silah olarak kullanmayın.
Eşinizi anlamaya çalışın ve bunu eşinize hissettirin. Konuya yoğunlaşın,
geçmişe veya yan konulara dalmayın. Unutmayın, eşinizle konuşarak
istediğinizi kazanamasanız da, hiçbir şey kaybetmezsiniz.
Eşinizdeki Küçük Değişiklikleri Fark Edin ve Pekiştirin
İnsanların uzun yıllar içinde ve birçok faktöre bağlı
olarak gelişen kişiliklerinin kısa zamanda değişmesini beklemek elbette
ki çok gerçek dışı bir beklenti olur. Bu nedenle eşinizde değişmesini
istediğiniz özelliklerin birdenbire değil zaman içinde, yavaş yavaş
değişebileceğini aklınızdan çıkarmayın. Ancak bu değişim sizin değil,
eşinizin istemesiyle mümkün olabilir. Bu nedenle eşinizin
hoşlanmadığınız yönlerini değiştirmeye çalışmak yerine, onun bu
yönlerini görmesini sağlamaya çalışmalısınız ve değiştirip değiştirmeme
kararını eşinize bırakmalısınız. Eşinizin değişme çabası varsa ve
davranışlarında küçük de olsa değişiklikler oluyorsa bunu fark etmeniz
ve pekiştirmeniz çok önemlidir.
Yaşadığınız Sorunları Eşinizin Penceresinden de Değerlendirmeyi Deneyin
Evlilikte yaşanan problemler eşler için her zaman aynı
anlama gelmez, aynı biçimde algılanmaz. Eşlerin birisine önemli görünen
bir sorun diğeri tarafından önemsiz görülebilir ya da sorun olarak
görülmeyebilir. Ayrıca yaşanan sorun eşleri eşit düzeyde
etkilemeyebilir, bir tarafı daha fazla etkileyebilir ya da problemin
ortaya çıkardığı sonuçlar tarafları farklı biçimlerde etkileyebilir. Bu
nedenle evliliğinizde yaşadığınız sorunların eşiniz tarafından nasıl
algılandığını ve eşinizi ne şekilde etkilediğini değerlendirmeniz
önemlidir.
Fedakarlık Yapmak Kime Düşecek
Her ilişkide olduğu gibi evlilikte de karşılıklı
fedakarlık gereklidir. Eşlerin bazı istekleri örtüşmese de, bir orta yol
bulunabilir. Fedakarlığı bir kişinin üstlenmesi, dengeyi bozar.
Fedakarlığı sadece kadından beklemek çok yanlıştır, ancak ne yazık ki
bizim toplumumuzda, kadın ailenin yükünü büyük ölçüde omuzlarında taşır.
Evlilikte bir kişinin hükmedici, bir kişinin de boyun eğici seçilmesi o
evliliği en baştan çıkmaza sokar. Evlilikte kararlar ‘ben’ olarak değil,
‘biz’ olarak verilmeli. Bir davete söz verirken, eve misafir kabul
ederken, eve bir eşya alınacağında ve benzer birçok durumda eşler
birbirlerinin fikirlerini almalıdır.
Eşlerin Kendilerine Ait Uğraşları Olmalı
Bazı yeni evli çiftler her şeyi eşleri ile birlikte
yapmak isterler, beraber katılabilecekleri aktiviteler bulurlar, her
ikisinin de uğraşabileceği hobiler edinmeye çalışırlar, ortak bir
arkadaş çevresi oluştururlar. Bunlar eşlerin her ikisini de mutlu
ediyorsa sorun yok ancak bazen bir taraf kırılmasın diye diğer eş
hoşlanmadığı halde katlanmak durumunda kalabilir. Bu durumda eşler
kendilerine göre uğraşlar bulmalı ve her şeyi birlikte yapmak konusunda
ısrarcı olmamalıdır. Eşinizle her şeyi paylaşmak uğruna sadece size ait
hedef ve hayallerden vazgeçmeyin. Sadece bir ikilinin parçası değil, tek
başınıza bir birey olduğunuzu unutmayın. Yaşam isteğinizi ve coşkunuzu
artıracak, hayatınızı daha da güzelleştirecek bireysel planlarınızdan
vazgeçmeyin. Evli çiftlerin kendilerine ait uğraşlara ve arkadaş
çevrelerine sahip olmaları, kendilerine zaman ayırabilmeleri açısından
da yararlıdır.
Eşinizi Eleştirmekten Vazgeçin
Burada kastedilen yapıcı olmayan, negatif
eleştirilerdir. “Eşinizi eleştirir misiniz?” sorusuna genellikle “evet
ama gerçekleri söylüyorum” cevabı sıklıkla verilir. Gerçek ya da değil,
negatif anlamda yapılan eleştiriler genellikle iticidir. Çünkü doğruları
söylüyorum dediğiniz şey sizin doğrularınızdır, genel geçer doğrular
değildir. Yani siz, size göre haklı olabilirsiniz; ancak eşiniz sizin
gibi düşünüyor mu acaba? Gelin birkaç eleştiri cümlesine ve bu
cümlelerin taşıdığı anlamlara dikkat edelim. “Çok şişmansın”, “sürekli
sorumsuzca davranıyorsun”, “televizyonkolik misin?”, “beni ve
çocuklarını hiç düşünmüyorsun”, “konuşman hiç güzel değil” gibi… Bu
örnek cümleler artırılabilir. Biz şimdi birkaçını ele alacak olursak,
örneğin, eşine sürekli şişman olduğunu veya güzel konuşamadığını
söyleyen birey bu yolla eşinin istediği kalıba girmesini bekler. Ancak
bu cümleler kendi içinde; seni belli şartlara bağlı olarak seviyorum
veya seni olduğun gibi kabul etmiyorum anlamını taşır. Sorumsuz,
düşüncesiz gibi birtakım ithamlara maruz kalan birey için sorumlu
olmanın veya düşünceli davranmanın standartları farklı olabilir. Bu
durumda ise eşinin ne demek istediğini tam olarak anlamayacak ve eşinin
kendisini acımasızca yargıladığını düşünecektir. Bir başka örnek vermek
gerekirse, eşinizi televizyonkolik diye itham etmek yerine onunla sohbet
etme ihtiyacı içinde olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Böylece eşinizi hem
yargılamamış, hem de desteğini almış olursunuz. Negatif eleştirilerle ve
suçlamalarla bireyin amacına ulaşamayacağı açıktır. Eşinde birtakım
değişiklikler oluşmasını isteyen veya bazı davranışlarının hatalı
olduğunu düşünen birey, amaca yönelik davranmak zorundadır. Bu da ancak
acımasız eleştirileri bir kenara bırakıp, neyi niçin istediğinizi
eşinize belirterek, rahatsızlığını yaşadığınız konuda eşinizin desteğine
ihtiyaç duyduğunuzu ona hissettirerek ve çözüm alternatifleri sunarak
mümkün olur.
Ailelerinizin Aleyhinde Konuşmayın
Evlilikte yapılan hatalardan biri, eşlerden birinin
diğerinin ailesini olumsuz şekilde eleştirmesidir. Ailesi eleştirilen
eş, savunucu pozisyona geçmektedir ya da kendisi de eşinin ailesini
eleştirmektedir. Böylece ya tatsızlık büyümekte ya da kişi eşine hak
verir görünse de içine atmakta ve bu bir birikim oluşturmaktadır. Kişi
her ne kadar kendi ailesinden birisinin hatalı olduğunu bilse de, bu
durumun olumsuz bir şekilde eleştirilmesi üzücü olmaktadır.
Evliliğin ilk dönemlerinde her iki tarafın ailesi de önemli rol
oynarlar. Aile, kişinin hayata bakışının, davranışlarının, sahip olduğu
değerlerin ve kalıplaşmış düşüncelerinin birinci derecede
belirleyicisidir. Kişinin düşünce yapısında, hayat felsefesinde, aldığı
eğitimin, arkadaşlarının, okuduğu kitapların etkisi olsa da en etkili
kaynak ailedir. Bu nedenle eşlerin birbirlerinin ailelerine karşı
saygılı davranmaları ve o ailenin kendi ailesinden farklı olduğunu kabul
ederek, düzeyli ve iyi ilişkiler kurmanın yollarını bulmaları
sanıldığından çok daha önemlidir.
Eşinizin Ailesiyle İyi Geçinin, Aileleri Karşı Karşıya Getirmeyin
Evliliğin ilk günlerinden itibaren eşler kendi
aileleriyle yeni kurdukları aile arasında ne kadar uyumlu bir denge
kurmuşlarsa evlilik o kadar sağlam temeller üzerine oturur. Yapılan
çalışmalar göstermektedir ki, karşılıklı birbirinin ailesiyle iyi
ilişkiler içinde olan çiftlerin evliliklerindeki uyum düzeyi daha
yüksektir. Eşlerin birbirinin ailesine karşı gösterdiği saygı kadar,
ailelerin birbirine gösterdiği saygı da etkili olmaktadır. Çünkü aileler
arasında yaşanan problemler, eşlerin evlilik ilişkilerine yansımakta ve
ilişkinin olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle, her iki
tarafın ailesinin arasında sorun yaşanmaması için gayret göstermek de
eşlere düşen bir sorumluluktur. Elbette ki ailelerin birbirleri ile çok
iyi anlaşmaları ve çok yakın olmaları gerekmez ancak aralarında
gerginlikler yaşanmaması eşlerin uyumlu bir ilişkiyi sürdürebilmeleri
açısından önemlidir. Ailelerin birbirleri ile çatışma içine
girebilecekleri durumlarda, dengeyi sağlamak ve aileleri karşı karşıya
gelmekten korumak eşlerin sorumluluğudur.
Evliliğinize İlişkin Özel Konuları Annenizle Paylaşmayın
Annelerin genellikle duygusal oldukları ve sürekli
evlatlarını koruma içgüdüsüyle hareket ettikleri görülür. Bu gayet
doğaldır. Fakat bu koruma güdüsü her ne kadar doğru olmasa bile zaman
zaman evladını eşinden bile korumak istemeyle devam eder. Aslında bu da
gayet doğaldır. Ancak bireylerin annelerinin bu özelliğini hesaba
katmaları gerekir. Hem erkeklerin hem de bayanların annelerinin etkisi
altında kalarak eşlerine kötü muamele edebildikleri görülür.
Genellikle kadınlar anneleri ile dertleşmek amacıyla ev
içindeki hemen her türlü meseleyi anneleri ile paylaşmak isterler. Bir
kadının annesiyle sorunlarını, duygularını paylaşması güzeldir, ancak
ortada annenin dahil olmadığı, gizliliği olan bir aile yaşantısı vardır
ve bazı konular aile sınırları içinde kalmalıdır. Paylaşım yaşanan
konular özel veya eşin rahatsızlık duyacağı konular olmamalıdır. Hiçbir
anne çocuğunun üzülmesini istemez ve bu nedenle yardımcı olmak amacıyla
duygusal davranarak birtakım öneriler verebilir ve yorumlarda
bulunabilir. Fakat anneler bu yaklaşımı sergilerken ne kadar iyi niyetli
olurlarsa olsunlar objektif olamazlar. Çünkü anneler olayları
genellikle yalnızca çocuklarının açısından değerlendirirler. Anneden
gelen yorumlar nedeni ile eşinize tavır almanız evliliğinize zarar
verebilir. Bu nedenle, anneyle evliliğe dair özel konular dışında
paylaşım yaşanması gerekir. Bunun dışında annenizden gelen olumlu
önerileri veya yapıcı olduğunu düşündüğünüz eleştirileri kendi
süzgecinizden de geçirerek değerlendirebilir ve onlardan
yararlanabilirsiniz.
Özellikle geleneksel çevrelerde, erkekler eşlerine değer
veriyor olmanın basitlik göstergesi olduğu yanılgısı içinde olabilirler
ve bu nedenle eşlerine değer veriyor olmaktan utanırlar. Annelerinin
görüşlerini dikkate almamak, anneye karşı bir vefasızlık olarak görülür.
Annelerinin eşleri ile ilgili eleştirilerini zihinlerine yerleştirir ve
eşleriyle konuşmadan ve eşlerinin fikirlerini almadan saldırıya
geçerler. Annesi ile eşi arasında bu problemi yaşayan erkeklerin de
annelerinin duygusal davrandığını ve kayınvalide olma psikolojisini
hesaba katmaları gerekir. Bu durum modern, eğitimli ve kentli bireylerde
daha az görülmekle beraber, içinde yetiştiğimiz kültürün bir özelliği
olduğu için az ya da çok etkilenmiş olduğumuzu bilmemiz gerekir.
Eşinizi Eleştiriler Karşısında Yalnız Bırakmayın
Eşiniz kendi ailesi, sizin aileniz ya da başka kişiler
tarafından eleştiriye, suçlamaya veya sözel saldırıya maruz kalmışsa
mutlaka onun yanında olduğunuzu ve ona destek olduğunuzu gösterin. Karşı
tarafın eleştirilerine katılıyor ya da kısmen haklı buluyor olsanız
bile o anda eşinizin yeterince zor durumda olduğunu düşünerek
düşüncelerinizi paylaşmayı erteleyin. Başkalarının yanında eşlerin
birbirlerini eleştirmeleri, eşlerini başkası ile karşılaştırmaları,
başkalarını örnek göstermeleri, karşı tarafın hassas olduğu konularda
espri yapmaları eşler arasında sorunlara yol açabilir.
Özellikle yeni evli çiftler diğerlerinin eşleri ile ilgili
düşüncelerini merak edebilirler. Ancak başkalarının eşinizle ilgili
anlattıkları her zaman hoşunuza gitmeyebilir. Eşinizin arkasından
konuşan ve onunla ilgili olumsuz şeyler söyleyen kişileri mutlaka
engelleyin. Çünkü o anda bu durumun sizi rahatsız etmediğini düşünseniz
bile, daha sonra özellikle eşinize kızgın olduğunuz bir anda onunla
ilgili söylenmiş olan olumsuz şeyleri hatırlayıp eşinize
söyleyebilirsiniz ve bu da yeni bir problemin ortaya çıkmasına yol açar.
Bu tür hatalar evliliğin ilk yıllarında sorunlara neden olmaktadır.
Eşinizle Ev Dışındaki Paylaşımlarınızı Artırın
Zaman zaman sadece eşinizle bir yerlere gitmek çok
önemli ve özeldir. Ev dışında birlikte vakit geçirmek eşlerin
birbirlerine zaman ayırdıkları anlamına gelir ve ilişkiyi canlandırır.
Tabii buradan ev içindeki paylaşımların yararsız olduğu sonucu
çıkarılmamalıdır. Eviniz her türlü durumu (dinlenme, rahatlama, ihtiyaç
giderme, tartışma, eğlenme, misafir kabul etme vb.) yaşadığınız özel
mekanınızdır. Bu sebeple de ayrı bir anlamı vardır. Ancak farklı
mekanlar evliliğinizdeki monotonlukları ortadan kaldıracaktır. Her yeni
mekan ayrı bir paylaşım ve heyecan demektir. Farklı ve hoş mekanlardaki
pozitif duygularınız da eşinizle olan pozitif paylaşımlarınızı arttırır.
Eşinize Armağanlar Alın
İster satın alınan veya elde yapılan objeler olsun,
ister yalnızca eşiniz istediğinde orada olmanız olsun, armağanlar
sevginin görsel ifadeleridir. Armağanlar, değer verdiğinizi gösterir.
Eşinize geçmişte verdiğiniz, takdir gören armağanların bir listesini
yapın, onun zevklerini bilen diğer insanlardan bilgi alın ve eşinizin
hoşuna gidecek hediyeler alın.
Fiziksel Temastan Çekinmeyin
Fiziksel ilişkinizi zenginleştirecek uygun dokunma
tarzlarını belirleyin. Örneğin, arabaya girip çıkarken arzuladığınız
fiziksel temasın boyutu nedir? Eğer her biriniz farklı hissediyorsanız,
birbirinizi memnun etmeyi hedefleyen uzlaşmacı bir çözüme varın.
Sessizlik ve boş sözlerden ziyade, ona ilgili ve şefkatli bir dokunma
ifadesi ile ulaşmak için bir yöntem bulun.
Fiziksel temas için gereksinimimizi kendi içimizde bile
kabul etmemiz zordur. Eşiniz zihninizi okuyamaz. Eşinizle bunu konuşmak
için açık bir sohbet ayarlayın. Özellikle cinsel alanda, vücudunuzun
kusurlu bulduğunuz yanlarını, nerelerde beğenilmediğiniz veya güvensiz
hissettiğiniz konusunda kendinize ve eşinize karşı dürüst olun.
Çocuk Sahibi Olmak İçin Ne Kadar Beklemek Lazım?
Eşlerin bireysel özellikleri ve evlilik ilişkilerinin durumu çocuk
sahibi olma kararını etkiler. Genellikle eşlerin evliliğe uyum sağlama
dönemleri olarak düşünülen ilk iki yıl içinde çocuk sahibi olmayı
bekletmeleri önerilir ancak çocuk sahibi olmak için doğru zaman her
evlilik için farklı olabilir. Eşlerin evlilik öncesinde çocuk sahibi
olmaya ilişkin düşüncelerini, duygularını netleştirmeleri, birbirleri
ile paylaşmaları ve bu konuda bir karar almaları gerekir.
Önce “Eş” mi Yoksa “Anne” mi Olmalıyım
Toplumumuzda genellikle anneliğin daha ön planda olduğu
ve bu nedenle kadınların zaman zaman eş olma rollerini geri plana
ittikleri görülür. Bazı kadınlar ise “acaba öncelik çocuklarımın mı
yoksa eşimin mi olmalı?” çelişkisini yaşarlar. Aslında sorunun cevabı
oldukça basittir. Kiminle ilişki içindeyseniz o rolde olmalısınız. Yani
eşinizle birlikte iken konuştuğunuz konu çocuklar bile olsa annelik
rolünüzü ön plana çıkarmak yerine, onun eşi olarak davranmalısınız.
Çocuğunuz ile iletişim içindeyken anneliğiniz ön plana çıkmalı. Tabi ki,
erkekler de eşiyle birlikteyken kocalığı, çocuğuyla birlikteyken
babalığı ön plana çıkarabilmelidir.
Evlilik Danışmanlığı
Evlilik danışmanlığı, eşler arasındaki ilişkilerde
ortaya çıkan çatışma, iletişim sorunları, cinsel, duygusal ya da
entellektüel uyumsuzlukları ve sorunları çözmek amacıyla yapılan
danışmanlıktır.
İlişkinizde sorun Yaşadığınızda Bir Evlilik Danışmanına Başvurun
Her evlilikte birtakım sorunlar yaşanabilir. Kimi zaman
bu sorunlar evliliği bitirme aşamasına getirebilirken, kimi zaman ise
küçük olmasına rağmen huzuru kaçırmaya yeter. Huzursuz bir aile ortamı
da tüm aile üyelerini mutsuz eder. Bir evlilik danışmanına başvurmak
için çok ciddi bir sorunun var olması gerekmez. Şayet evliliğinize önem
veriyorsanız evlilik danışmanına başvurma fikri size uzak gelmemelidir.
Evlilik Danışmanına Ne Zaman Gitmek Gerekir?
Oluşturduğunuz çözüm stratejileri işe yaramıyorsa,
boşanma sözcüğü çok kullanılamaya başladıysa, güç mücadelesi ilişkiye
hakim olduysa, “hiç konuşamıyoruz”, “artık anlaşamıyoruz” duygusu iyice
hakim olmaya başladıysa ya da sabahlara kadar konuşup da bir sonuca
ulaşamıyorsanız, var olan dengenin size artık iyi gelmediğini, ikinizin
de hayat kalitesini bozduğunu farkettiyseniz ve birlikte devam etmek
istiyorsanız, bunların hepsi ya da bir tanesi evliliğinizde mevcutsa
evlilik danışmanına başvurmanız gerekir.
Evlilik Danışmanına Kimler Gitmeli?
Evliliklerinde son noktaya gelenler: Evliliğiniz ile
ilgili önemli problemler yaşıyorsanız ve bu nedenle evliliğinizi
sonlandırmayı düşünüyorsanız bir uzman desteği alarak evliliğinizi bir
kez daha değerlendirmelisiniz. Çünkü kimi zaman eşler arasındaki
olumsuzluklar ciddi gerilim oluşturur ve bu durum mantık kuralları
çerçevesinde evliliği değerlendirmeyi engeller. Bir evlilik danışmanı,
uzman bakış açısı ile evliliğinizi objektif olarak değerlendirmenizi
sağlayacaktır. Bu destek sonrası kararınızda hala ısrar ediyorsanız
evliliğinizi sonlandırabilirsiniz. Belki de bu destek sonrası hatalı bir
karar verdiğinizi ve evliliğinizi bitirmek istemediğinizi fark
edebilirsiniz. Bu nedenle ciddi sorunlarda avukatla görüşmeden önce bir
danışman ile görüşmelisiniz.
Küçük sorunlar nedeni ile huzursuzluklar yaşayanlar:
Evliliklerde yaşanan iletişim problemlerinden veya yanlış algılamalardan
kaynaklanan küçük konular büyüyebilmektedir. Bu sebeple sorunlar
büyümeden çözümü sağlanmalıdır. Bunun dışında evde yaşanan huzursuzluğun
nedeni bazen bilinememektedir. Bu durumda da bir uzmandan destek
alınmalı ve temeldeki sorun belirlenerek çözümlenmeye çalışılmalıdır.
Bazen sorun yaşanmadan da evlilik danışmanına başvurulabilir. Birtakım
konuların (aile içi iletişim, çocuk, iş gibi) danışılması ve daha doğru
karar verilmesi için evlilik danışmanına başvurulabilmektedir veya bazı
çiftler evliliklerini değerlendirmek için evlilik danışmanına
başvurabilirler.
Evlilik danışmanlığı hizmetini almak için evlilik
danışmanına çiftin birlikte gitmesi en iyi yoldur. Ancak taraflardan
biri bu desteği reddederse başlangıç için tek eşin gitmesi ve duruma
göre eşini ikna etmesi sağlanabilir.
Evlilik terapisinde amaçlar
Eşler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan çatışma, iletişim
sorunları, cinsel, duygusal ya da entellektüel uyumsuzlukları ve
sorunları çözmek
Eşlerin zorlayıcı yaşantılar ve problemler karşısında sorun çözme, iletişim kurma ve empati yeteneklerini geliştirmek
Eşlerin yaşadığı travmatik yaşantıların etkilerini gidermeye
çalışmak, esnekliklerini ve uyum becerilerini geliştirmeye çalışmak
Eşlerin psikolojik gereksinmelerinin farkına varma ve bunları karşılama
konusundaki becerilerini ve dayanışma isteklerini geliştirmek
Eşlerin özerkliklerini, kendileri olma haklarını koruyarak, evlilik
ilişkisindeki sorumluluklarını yerine getirebilme ve birbirlerine destek
olabilme becerilerini geliştirmek.
Eşlerin rol ve güç çatışmalarını çözebilme, kendi işlevlerini en sağlıklı şekilde yerine getirebilme becerilerini geliştirmek
Eşlerin fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak kendilerini güvende
hissedecekleri evlilik ilişkisini yeniden yapılandırmalarına yardım
etmek
Eşlerin toplumsal çevre ile bütünleyici ve tamamlayıcı bir ilişki kurabilme becerilerini geliştirmek.
Evlilik Terapisinde Neler Yapılır?
Evlilik terapisi, eşler arasındaki iletişim
çatışmalarını gidermek, bozulan dengeleri yeniden düzenlemek, krizleri
ve geçiş dönemlerini sorunsuz bir şekilde atlatmak için kullanılır.
Hangi sorunla ilgilenilirse ilgilenilsin, sorun eşlerin ortak sorunu
olmalıdır. Terapist, terapiye katılan eşlerin çalışmaya gönüllü olarak
katıldıklarını teyit eder ve eşler arasında, terapinin amaçları
konusunda görüş birliğini sağlar.
Eşlerin her birinin kendine özgü kişilik özellikleri ve geçmiş yaşam
öyküleri vardır. Terapist, gözlem, açık ve kapalı uçlu sorular, görüşme,
listeler, empatik iletişim, vb. araçları kullanarak duygusal
çatışmalar, rol ve güç çatışmaları, iletişim kurma biçimleri, sorun
çözme ve zorlayıcı yaşantılarla baş etme becerileri, hatalı davranış
örüntüleri, kişilik özellikleri, benlik durumları, vb. pek çok boyutta
bilgi toplayarak evlilik ilişkisini değerlendirir.
Evliliğin güçlü ve zayıf yönleri tespit edilir. Eşler
arasındaki gerçek ve algılanan sorunlar belirlenir. Evliliğin yapısı,
işlevleri, çevresel etkenler, değerler, inançlar, öncelikler ve normlar
tespit edilmeye çalışılır.
Terapist, evliliğin değerlendirilmesinden elde ettiği bilgilerden
hareketle, çok çeşitli yaklaşım ve teknikler kullanarak uygun terapi
sürecini başlatır. Ortak amaçlar ve hedefler konusunda eşleri motive
etmeyi, harekete geçirmeyi ve terapi sürecinde sorumluk üstlenmelerini
sağlamayı hedefler. Empati geliştirme, sorun ve çatışma çözme
becerileri, iletişim becerileri, içgörü geliştirme, duygusal ve genel
farkındalık geliştirme, duyguları, korkuları ve öfkeyi kontrol etme,
gevşeme ve rahatlama becerileri geliştirme gibi hedefler doğrultusunda
çalışma yapılır. Eşlere bazı görevler verilerek terapi süreci
desteklenebilir.
Evlilikte Kurallar
Aklı dışarıda bırakan hiçbir insan ilişkisi türü yoktur.
Hiçbir ilişki türü de sırf akıl üzerine kurulmuş değildir. İlişki,
dünyanın en zor işidir.
Evliliğin uyum düzeyinin yüksek olması için neler yapılmalıdır:
1.Kabulleneceksin!
İki şeyi kabulleneceksin. Birincisi “aramızda iktidar problemi olmasın
hayatım” gibi girişimler tamamen hayalcidir; kabul edeceksin. İktidar
ilişkileriyle sarmalanmış bir dünyada iktidardan, güçten büsbütün
arınmış bir ilişki mümkün değildir. Kendi gücünü karşındakinin burnuna
sokmayacaksın. İkincisi, bir insanın bir başkasını hep aynı şiddette
sevmesi mümkün değildir, bunu da kabul edeceksin. Sevginin azalmasını da
çoğalmasını da kalıcı olarak düşünmeyip soğukkanlı olacaksın. Az
sevdiğini hissettiğinde daha çok sevmeye, çok sevdiğini hissettiğinde
korkup az sevmeye çabalamayacaksın. Her ikisi de seni lüzumsuz yere
yorar.
2. İzin vereceksin!
Karşındakinin kendisi olmasına izin vereceksin; sana uymayan yanlarını
bile budamaya kalkmayacaksın. Bu çabanın sonucu başarılı olsa da, olmasa
da onu daha az seveceksin, unutma. Sen de uyum sağlamak için kendini
eksilten bir çabaya girişmeyeceksin. Bu hiçbir zaman sandığın kadar iyi
olmaz; her zaman sandığından kötü olur.
3. Belden aşağı vurmayacaksın!
Hiçbir kavgada, asla belden aşağı vurmayacaksın. Onun kişiliğini yıkacak
şeyler söylemeyeceksin; onun zaaflarını kavgada koz olarak
kullanmayacaksın. Sevdiğin insanla ‘yenmek’ için kavga etmeyeceksin. Bir
insan kendisini aşağılayan bir ilişkiye uzun süre katlanmaz; katlansa
bile sen böyle bir şeye katlanan birine katlanamazsın. O yüzden
‘yenmeye/yenilmeye’ hiç başlama!
4. İki kişilik evren kuracaksın!
Kanepede uzanıp yaptığınız dedikodularla, komik küçük sohbetlerle,
sadece ikinizin anlayacağı bir dil ve bu dilin etrafında iki kişilik bir
evren kuracaksın. Orası ilişkinin kalbidir, zedeleme. Oraya özenle
tatlı dedikodular ve pamuk şekeri gibi hallerini taşıyacaksın. Dünya
işleri zaten ağır; sen hafifleteceksin! Sakın yanılıp da üçüncü
kişilerden müteşekkil bir mahkemede ilişkinizi analiz etmeye kalkma. Bu,
o iki kişilik evreni tuz buz eder. Yeniden inşa etmek imkansıza
yakındır.
5. Onun tarafını tutacaksın!
Ne olursa olsun üçüncü kişilerin yanında ve üçüncü kişilere karşı onu
tutacaksın! Hiç ‘objektif’ gibi görünmeyebilir bu sana ama zaten ilişki
sübjektiftir, unutma!
6.Yıkılmayacaksın!
En ölümcül haller dışında hiçbir üzüntünde onun üzerine yıkılmayacaksın.
O senin doktorun, psikoloğun değil, sevgilin. Kendi derdini mümkünse
kendin halledeceksin. Onu asla “Bana ne kadar katlanabiliyor” ile test
etmeyeceksin. Çünkü sen de bu testten geçemeyebilirsin.
7.‘Nitelikli’ emek harcayacaksın!
“Sevgi emektir” cümlesi eksiktir. “Beni sev, birbirimizi çok sevelim”
cinsinden niteliksiz bir emek sadece yapış yapış bir debelenmedir. O
emeğin içine zeka katacaksın. İlişkinin ihtiyaçlarını hassas bir görü
ile saptamaya gayret edeceksin. Örneğin onun yalnız kalmaya ihtiyacı
varsa tepesine binip sevgi performansları yapmayacaksın.
8.Öğreneceksin!
“Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” cinsi bir ilişki
tıkanmaya mahkumdur; birlikte yeni şeyler görmeye, öğrenmeye, yeni
maceralar yaşamaya bakacaksın. İlişkinin enerjiye ihtiyacı varsa,
kendini akışa bırakmayacaksın.
9.Antrenman yapacaksın!
Birbirinize çok yapışıp kaldığınız anlarda derhal ufak çaplı tek başına
yaşama antrenmanları yapacaksın. Ona da yaptıracaksın! Bu, ilişkiye yeni
enerji girişini sağlayacağı gibi seni kaybetme korkusundan uzak tutar.
Sen kim olduğunu unutmamak zorundasın.
10. Dikkat edeceksin!
En önemli şey ilişkiniz değil, sakın öyle zannetme. En önemli şey, o
ve sensin; ayrı ayrı. İkiniz de birer insansınız; bu, sınırsız olanak
ve ihtimal demek. Yani gerekiyorsa, sizi tüketiyorsa ilişkiyi de boş
vereceksin! Onu işte bu kadar seveceksin.