Size desem ki; “Sevgili gençler, ‘çok’ çalışmak yetmez üniversiteyi kazanmak için, “çok” çalışmayın artık! Çünkü çok çalışınca çok yoruluyorsunuz ve çok yorulunca bıkkın ve mutsuz oluyorsunuz. Sadece ‘çok’ çalışınca, bu yaşta gidermeniz gereken ihtiyaçlarınızı gideremiyorsunuz ve bu yüzden yaşadığınız yoksunluklar sizi mutsuz ve umutsuz kılıyor!”
Size Bunları Söylesem, Bana Hak Verir misiniz?
Belki bir kısmınız hemen hak verecek bana, bir kısmınız “Ama ne yapabiliriz ki?” diye sızlanacak, bir kısmınız “Ne yapalım, bu yıl böyle geçecek.” diye tepki göstermeyecek, bir kısmınız da “Çok çalışmadan da başarılı olmak mümkün mü acaba?” diye merak edecek.
Şimdi, ben bu meraklı arkadaşlarımız için bazı uyarılarda bulunmak, bazı bilgilerimi paylaşmak istiyorum sizinle. Yaşamda ihtiyaçlarımız sıralıdır. Karnımız açken son paramızı iyi bir film seyretmek için kullanmayı düşünmemiz zordur. Önce karnımızı doyurmak, sonra kişisel zevklerimize, sanatsal ihtiyaçlarımıza eğilmek isteriz. Bu doğaldır. Ama paramızı sürekli aynı ihtiyaçlar için kullanmak, tek yönlü seçimler yapmak da uygun olmaz. Karnımızı doyurmalıyız evet ama hep de aynı yiyeceği yiyemeyiz değil mi? Çünkü tek yönlü beslenme vücudun çeşitli ihtiyaçlarını gidermesini engeller. Diyelim ki susuzluktan kurumuş – cola içmek susuzluğu gidermez- bir ciltle veya vitaminsizlikten halsiz düşmüş bir bedenle yaşamayı hiçbirimiz istemeyiz. Onun için “dengeli” beslenmek gerektiğini ( bu fikirden pek hoşlanmasak da) biliriz.
İşte, başarılı olmak için çıktığımız yolda, gösterdiğimiz çaba için de aynı şey söz konusudur sevgili gençler. “Dengeli” olmalıyız. Yaşamımızı çeşitli ihtiyaçlarımızı giderdiğimiz bir denge içinde sürdürmeliyiz. Yoksa başarısızlık endişesi içine girer, kaygı dolu, güvensiz ya da yeterince güvenli olmayan tutumlar içinde buluruz kendimizi.
Kaygılanmamıza ve dolayısıyla performansımızın düşmesine yol açan etkenlerin bir kısmı giderilmeyen ihtiyaçlarımızdır. Glasser, bu ihtiyaçları 4 başlık altında topluyor. Ona göre, aşağıdaki ihtiyaçların hangisi giderilemiyorsa, bu yoksunluk dengenin bozulmasına ve kaygıya yol açıyor.
Ait olma ihtiyacı: Gençler, günlük yaşam ilişkileri içinde, bir guruba, bir ortama, bir spor takımına, bir sanatsal etkinlik gurubuna ya da benzeri oluşumlara katılmaya, kısacası kendilerini anlaşılmış hissettikleri ortamlar içinde bulunmaya ihtiyaç duyarlar. ÖSS’ye, ya da OKS’ye hazırlanıyoruz diye arkadaşlarımızdan kopmaya, hoşlandığımız etkinliklerden fedakârlık etmeye ve gitmek istediğimiz ortamlarda bulunmaktan vazgeçmeye kalktık mı dengemiz sarsılmaya başlıyor demektir! Çözüm, bu faaliyetleri tümden bir kenara itmek değil, günlük ya da haftalık programımızın içine yeterli miktarda serpiştirmektir.
Eğlenme ihtiyacı: Eğlenmek, herkes için değişik anlamlar taşır. Kimi için konsere gitmek, kimi için arkadaşlarıyla gezmek, kimi için TV izlemek, kimi için bilgisayar oyunları… Kısacası yeryüzündeki kişi sayısı kadar eğlence çeşidi var diyebiliriz. Gençler eğlenme ihtiyacını uzun süre gidermeden, yapacağı çalışmalar verimli olamaz. Ama bir kısmınız gerek kendilerinin gerekse ailelerinin yönlendirmesiyle eğlenme ihtiyacını askıya alıyor ve biriken ihtiyaçlar da ya patlamalar ya davranış sorunları ya da ders çalışmada isteksizlik ve sonuçta puanlarda düşüklük olarak geri dönüyor. Mesele eğitmekte değil, eğlenceden başka şeyler de olduğunu düşünerek davranabilmekte. Yoksa eğlenmeyen, eğlenmesini bilmeyen bir genç olur mu hiç?
Özgürlük ihtiyacı: İşte sihirli sözcük: ÖZGÜRLÜK! Tüm sorunlarımız özgür olamamaktan, özgürce istediğimizi yapamamaktan kaynaklanıyor zaten, değil mi? Bize kalsa, ÖSS yarışında ne arkadaşlarımızla karşı karşıya gelmeyi, ne de isteklerimizin dışındaki mesleklere yönelip “iyi bir üniversitede” okumak için çırpınmayı yeğleriz, biz herkesin özgürce kendi seçimlerini yaşamasını tercih ederiz. Ama ne yazık ki, günümüzü gerçekleri bu özgürlük anlayışını desteklemiyor. Biz; ülkemizin, çevremizin, ailemizin koşulları içinde, kendi yeterliliklerimizle sınırlı tercihler yapabiliyoruz. Yine de bu durum, bu ufkumuzun geniş olmasını engellememeli. Özgürlük, siz onu istediğiniz her zaman elinizdedir ve siz izin vermedikçe kimse sizi özgürlüğünüzden yoksun bırakamaz.
Başarma ihtiyacı: Evet, yaşamdaki önemli ihtiyaçlarımızdan biri de başarılı olmak. Ama yalnızca başarmaya, başarmak için sürekli ders çalışmaya, deneme sınavları için masamıza kapanıp başka ihtiyaçlarımızı göz ardı etmeye kalkarsak, istediğimiz başarıya ulaşabilir miyiz dersiniz? Hem başarı ihtiyacımızı yalnızca ders notları, sınav puanları ile mi giderebilirsiniz? İyi bir gitar çalmak, iyi bir kitap okuru ya da yazma yeteneği güçlü biri olmak, iyi arkadaşlıklar kuran, sevilen biri olmak, tüm bunlar da başarı değil mi? Biz, kendi başarı ölçümüzü neye göre oluşturacağız? Bu sorunlar üzerinde durmaya ihtiyacımız yok mu?
Günde 24, haftada 168 saatimiz var. Uyumak, okula gitmek, dershanedeki dersler, yemek yemek ve kişisel ihtiyaçlarımızı gidermek gibi zorunlu işler dışında kalan zamanınızı nasıl kullanıyorsunuz? Haftalık bir programda ne kadar zamanı eğlenmeye, ne kadar zamanı ders çalışmaya ve ne kadar zamanı sorumluluklarınızı yerine getirmeye ayırıyorsunuz? Bu etkinlikler için ayırdığınız zamanı alt alta yazıp toplayın bakalım, bir denge oluşuyor mu? Yoksa siz de yaptığı faaliyetlerin zaman toplamı günde 28 saati ya da ancak 18 saati bulan öğrencilerden misiniz?
Sevgili gençler, ihtiyacımız olan ritmi tutturmak, kendi özelliklerimize uygun bir çalışma planıyla, değişik ihtiyaçlarımızı da gözeterek dengeli bir programda yaşamımızı düzenlemek, ne iyi olurdu değil mi? Eğer siz de böyle düşünüyorsanız, bir an önce kendinizi gözden geçirin. Bunun için size yardımcı olacak kişilere ulaşın: Ailenize, öğretmenlerinize ya da kendinizi tüm yönlerinizle tanımanıza, gelecek profilinizi oluşturmanıza destek olacak bir psikolojik danışmana…
Uzun bir serüvenin, heyecanlı yaşam yolculuğunun bu durağında, umutlarınızı hep canlı tutmanızı diliyorum.